Heidegger sanat eserinin kökenini yine sanatı tanımlayacak bir ana mefhumda arıyorken, Deleuze bu köken sorunsalını bambaşka bir düzleme, kendi sevdiği deyim yerindeyse, bir "içkinlik düzlemine" taşıyarak "köken" problemini zamandaş bir öncelik olarak belirlemeye çalışır. Sorun eğer müziğin kökeninin saptanmasıysa, bu köken müzikalite öncesinde olmalıdır. Eğer sinemanın "kökenlerini" araştırıyorsanız, bunu geniş bir kültür alanında, "hareket-imaj"ın öncesi olarak tespit etmek zorundasınız. Kısacası bir "akış" tasarlayabilmelisiniz. Ve bu akış her anında "yeni nedir?" gibisinden Bergsoncu bir soruyu sordurmalı size.