Gönderi

94 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
İtiraflarım
Birinci bölümde insana dayatılan dinî yaşadıklarini zannederek yaşadıklarinı, aslında öğretilen ile yaşanılan arasında çok fark olduğunu, bir kısmının bunun farkında bile olmadığını kendisinin de bir zamanlar bu tür inanç geçişlerini yaşadığını, arayışta olduğunu itiraf ediyor. "Ortodoks inancının beyanı, itirafları eskiden de olduğu gibi kendini beğenmişliklerinden gözleri dönmüş bağnaz, zalim, ahlaksız insanların arasında gerçekleşiyordu diğer yandan zeka, onur, dürüstlük, iyi huyluluk, ahlak genellikle inançsız olduklarını söyleyen insanlarda görülüyor" bu cümleyle aslında tüm zamanlara ulaştığını görüyorum. Okullarda ve diğer kamu hizmetlerinde din kuralları dayatilarak öğretildikce insanlarda etkisinin azaldığını soyluyor. 2. Bölümde daha açık,samimi sanki günah çıkarmak istiyor. Savaşta adam öldürdüm, kumarda kaybettim, yalancılık, zamparalik islemedigim suç yoktu diyor. O yılları utançla anıyor. Yazarlığı ise insanlara bir seyler öğretmek, para kazanmak, ün yapmak için yaptığını söylüyor ve kendiyle alay ediyor. Yazar ve şairlerin kendi aralarında bir şey bilmeden savunduklarını ya da bazen birbirlerini boş yere övduklerini ya da yerdiklerini anlamsızlıklarını çelişkilerini dile getiriyor. 3. Bölümde; Yaptığı çalışmalarda, birçok konuda çok basit gibi duran sorulara derin anlamlar yüklemeye çalışmış cevap aramış bulamamıştır. Bu da bunalıma girmesine neden olmuştur. 4. Bölümde depresyon hali ilerlemiş intihar düşüncesi sıklaşıyor. Hayatın anlamsızlığını sorguluyordu. 5. Bölümde de sorularına bilimsel yoldan yanıt aramıs hem deneysel hem de spekülatif bilimde de soruların yanıtsız olduğunu görmüştür. Geçmişten bu yana hep aynı soruların soruldugunu yanıt alamadığını açıklıyor. 7. Bölümde insanların hayattaki tutunma şekillerini anlatmış, kimisi cahil kalmış, kimisi haz peşinde, kimisi bilimle, kimisi de ölümün kurtuluş olduğunu bilse de hayatını sonlandiramamis çünkü ne kadar saklamaya çalışsa da hayatin anlamsızlığına dair şüpheleri vardir diyor. Kendisini en sonki kategoriye koyuyor. 8. Bölümde sorularının cevaplarini daha geniş kitleye bakarak arıyor, hayatları mahrumiyet ve acı ile olan insanlara baktığında hayata tutunduklari şeyin yıllarca kucumsedigi inanç olduğunu göruyor. 9. Bölümde "eğer bir kişi yaşıyorsa yaşamak için inandığı bir şeyler vardır zira bu olmadan yaşayamaz" bu cümleden bir insanın ille de bir dine mensup olmasına gerek olmadığını anladım. Ancak bölümün sonunda "en büyük bilgeliğin inancın verdiği cevaplarda saklı olduğunu, cevapları mantık temelinde reddetmeye hakkım olmadığını fark ettim" diyerek mantık çerçevesinde kendisine en yakın gelen inanışi aramaya hazır olduğunu anlıyorum 10. Bölümde en yakınlarından başlayarak ortodosklarla konuşup neden varolduklarini sorduğunda kendisini tatmin eden bir cevap bulamıyor, yakınlarının inandıkları şekilde yaşamadıklarını görüyor. Çalışan insanların hayatlarına baktığındaysa acıyı da zorlukları da kabullenip yaşadıklarına bakınca onların inancının doğru olduğunu düşünüyor. 11. Bölümde de bu sonuca bağlı olarak hayat tarzını sorguluyor sorunun yaşam şeklinde olduğunu düşünüyor. "İnsan hayatını sadece kendisi için değil, herkes için yaşamalıdır bunu yapan bir insanın mutlu olduğuna makul bir hayat sürdüğüne ikna olurum. hayatımin bilinçli geçirdiğim 30 yılında ne yapmıştım herkes için yaşamakta başarısız olmamakla kalmamış kendim için bile yaşayamamıştım parazit olarak yaşamıştım." İnsanoğlu görevlerini yerine getirirse hayatı anlayacagini, sürekli tüketen bir insanın ise doyumsuz ve hayatın anlamsizligi çıkarımina varacağını anlıyorum. 12. Bölümde tanrınin varlığı ile ilgili şüpheleri olduğunda hayatın anlamsız olduğunu yasama isteginin olmadığını, tanrının varoldugunu dusundugunde içinde yaşama isteğinin olduğunu goruyor. En sonunda yaşama anlam katacak şeyin tanrıyı aramak olduğunu düşünüyor. 13. Bölümde ibadetlerini yaparak topluma daha yakın olduğundan ve rahatını bozdugundan içi biraz ferahlasa da suphe ettiği şeyler hala vardı, anlamadiramadigi şeyler, hissederek yapmasına engel oluyordu. 14 . Bölümde inanma ihtiyacımızı, kafamızı kurcalayan şeylere kendimizce anlamlar üretmeye çabalamamizı anlatıyor. Ancak bu çabalar tolstoyun içinde çelişkiler yarattığından tanrı ile ilişkisinin bozulmasından korkuyor. Bence bu çoğunluk için geçerli bir durum. 15. Bölüm, mezheplerin birbirini kotuleyip asagilamasindan, din adına yapılan savaşlardan, cinayetlerden, sürgünlerden, kiliselerde yapılan dualardan bahsediyor. Sonuç olarak Lev Tolstoyun samimi olarak kaleme aldığı kendi kendisiyle yuzlestigi daha çok günah çıkarma gibi bir yapıtıdır. Varoluşunun amacıyla ilgili, hayatı boyunca sorgulamış, doğruyu, gerçegi aramış, dusundukleriyle yaptıklarını karsılastirmis, yer yer kendisini kandırmak için yalana sığınmış ve bu yalanlardan sıkılmış, ölene kadar ne kadar zenginlik içinde yaşasa da, yaşarken üne kavuşsa da, toplum tarafından sevilen sayılan biri olsa da iç huzuru yakalayamamistır.
İtiraflarım
İtiraflarımLev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 201723,2bin okunma
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.