"Senin yanında huzurlu bir sevinç duyuyorum" dedin bana, epey sonra -- bu durumu konuştuk senin ile:-
İlk bakışta hiç de birbirlerine uyan şeyler değil : 'huzur', dinelme, yatışma, rahatlama içeriyor; 'sevinç' ise, devinme, hareketlenme, giderek, coşma...
Öte yandan, sanki çelişik gibi şeyler : 'huzurluluk', duyguların çalkantılılığından kurtulmuş olmak; 'sevinçlilik' ise, tersine, bütün duygularıyla birlikte, hareketlenmiş olmak...
Ayrıca, ikisinin birararda bulunması da pek olağan birşey değil : 'huzurlu' olunca, duygular dinelir; öyle, durursun, ya da durmak istersin -- oysa 'sevinçli' olduğunda, duyguların devinimlilik kazanır; bir şeyler yapmak gelir içinden -- dansedebilirsin, örneğin...
Nasıl olabiliyor da bunlar birlikte olabiliyor, sende de, bende de?
Şöyle düşün:-
'Huzurlu sevinç' ile 'sevinçli huzur' denebilecek iki konumun ('duygulanım'lar değil sözünü ettiğim) çakıştığı tek bir konum -- nasıl olabilir(di): benim kendi duygululuk bütünlüğümden yolaçıkarak sana ulaştığım; senin de kendi bütün duygululuğunla vardığın, bir yer : iki devinimin; evet : coşkuyla ve çalkantıyla, dinginliğe erdiği, bir yer--
senin ile benim
b i z olduğumuz
yer--