Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Ayın Çatlata Çatlata Toplumsal Bir “Ta ‘ rīz”
Ustalıkla yapılan bir işin ardından hele ki ün kazanılmışsa, “ustaca” iş çıkardığın dalda anılmak sanatçıların kaderi sanıyorum. İyi bir öykü yazarı ve iyi bir mizah ‘işçiliği’ yapan
Aziz Nesin
Aziz Nesin
(biz böyle bilirdik kendisini) meğer iyi de bir roman yazarıymış! Okuma grubu seçimiyle tükettiğim bu eserle, bana bunu ispatlamış oldu. Bu becerikli kalem karşısında eğiliyorum efendim. Roman baştan ayağa ironilerle dolu ve doğal bir akışa sahip. Muhtemelen türünün spesifik özelliğinden. Bu belgesel-romanda, yazarla tanıştığım mizah becerilerinin hiç altta kalmadan trajedide de uygulanmış olduğunu görmek beni büyüledi. Şaşırtıcı bir yazar! Çok zeki çok! Bir kere eserin adından başlıyor okurla oynamaya, yaşadığımız topluma( yazıldığı dönem ülke gerçekleri yadsınamaz burada) yani bize, kocaman ışıklı bir tabelayla “gel ve beni oku, seni ters yüz edeceğim!” diyor. Bakınız Surnâme bir divan edebiyatı nazım biçimi, şenliklerin ve düğünlerin anlatıldığı, manzum biçiminde olup tarih düşme gâyesiyle tutulan eserlerdir. Fakat adıyla içeriği arasındaki alegori ve iğneleme, tam da yazarın ününe yakışır cinsten. İdam cezası seyirciliğini bir şenlik şahitliğiyle yaklaştırmak, topluma ayna tutmak… Yetenek ve cesaret budur.
Victor Hugo
Victor Hugo
‘nun başarılı eseri
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
ile kıyasladım ister istemez. Sevdiğim ve hayatımı etkilediğini düşündüğüm kitaplardandır. İnsanın adalet sorgusuna, vicdan muhasebesine, yaşam boyu alınacak hayati kararlarına, insan profili değerlendirimine katkı sağlayabilecek bir eserdir. Surname ile Hugo’nun bu kitabı arasında tematik yön, konu ve yazılış amacı bakımından büyük benzerlik ilişkisi vardır. İki eserin paralellikleri ve farklılıkları üzerinden derinlemesine bir inceleme yazmak istedi gönlüm. Vaktim el verdiğince gözüme takılanları yazıyorum şimdi. Hugo eserinde suçlunun son anlarına odaklandırarak, okurun ona sempati duymasını hedefliyordu. Suçlunun, yaşamının tümü boyunca olduğu insan olarak değerlendirilmesi gerektiğinin son anların yargı için yeterli olmadığının vurgusunu yapıyordu. Kabullenmenin kapılarını açıyor ve gereklilik-geçerlilik ilişkisine odaklanıyordu. Hugo’nun romanı yumuşak bir üslupla yazılmış, duygusal bir yaklaşımla kurgulanmış, idam cezasının insanlık dışı bir uygulama olduğunu okuyucuya “hissettirmiştir”. Hümanist ilkelerle yola çıkmış, eleştirilerin hedefi bireysel kalmıştır. İnsan hayatının değeri üzerine yapar sorgusunu. Nesin ise on yıllar sonra yazmış olmasına rağmen, daha cesurca ele almamış mı? Hugo’nun aksine “analitik” bir bakış açısı sunuyor öncelikle. Romanı da sadece bir roman olarak görmemek lazım( her ne kadar kurgunun kaynağı olan gerçek öykünün değişen unsurlarında bir art niyet gözlemlemiş olsam da) bu bir belgesel-roman. Eser, suçlu olan, mahkum olan karakterimizin, hapishane süreci boyunca nasıl bir değişimden geçtiğini, işlediği suçtan pişmanlık duyduğunu, geçmişindeki acıları, hapse girdiğindeki adamla idam sehpasındaki adamın aynı olmadığını anlatıyor bize. Okura insan doğasının “değişmez” olmadığının mesajını vermek hedefinde Nesin. Bunu meselenin en can sıkıcı noktasından, toplumsal yerinden yapıyor. Eleştirisi topluma aslında. Sistematik eleştirisini Hugo’nun aksine “pat pat” diye, sertçe ve cesurca yapıyor. Okuru antipati duygusuyla hikayeye başlatıp, sorgular halde tamamlatır. Ama sorgulattığı aslında nedir? Çok derin. Hugo romantikçe, Nesin realistçe çalışır. “Suça iten insan içindeki doğa mıdır yoksa bulunduğu doğanın, ortamın kendisi midir? Koşulların sürüklediği suçtan kaçınılabilir mi? Bireyin işlediği suç sebebiyle hayatının devlet eliyle alınması da bir çeşit cinayet değil mi? İnsan yaşamı üzerinde hak iddia edebilecek sadece yaradan değil mi? Allah yarattığı kulu doğuştan mı kötü yaratmış yoksa koşullar ile girdiği bir sınav mı vermiş?” Bunun gibi sorulara cevap aratıyor yazar. Biz okurlara kişisel empati kurdurtmak yerine, suçun kökenine ışık tutuyor ve toplumsal sorumluluğun altını çiziyor. Yarattığı roman karakterleri ve kurgu üzerinden, suçlu karakterlere kızgınlık duygusuyla yaklaştığımız sırada, bir yandan toplumun ve devletin-kanunun- rolü noktasında sorgulamalara kapı aralıyor. Çelişkiler okurken yakamızı bırakmıyor. Kitap üzerine birbirinden farklı birçok yorum yapılabilir ama ortak tek bir fikir çıkar. Çocuğun suçu ne peki? Hangi deneyimle hangi bakış açısıyla okunursa okunsun ortak tek payda, alınan masum cana üzüntüdür. Surname, düşünsel tahlillere aç olan okurların etkileyici ve derinlikli bulabileceği bir eser. Vicdan bozulan bir şey mi? “Vicdan bozulmaya müsait bir cihazdır” Fromm’un içselleştirilmiş, dış otoritenin etkisiyle ortaya çıkan otoriter vicdan, etki altında kalmış vicdan tanımlaması geldi okurken aklıma. Nursi’de, vicdanın çürümesi, kokuşması biçimde tanım bulur. Kuran içerisinde ise “kalplerin mühürlenmesi” olgusuyla denk bulunabilir. İdam cezasının çıkış kaynağı elbette suçtan caydırmak, toplumda adalet duygusunu karşılamak, affedilemez bir hukuki sınır çizmektir. Günlük yaşamımızda karşılaştığımız suç haberlerinden sonra “idam gelsin ya, kesseler kafalarını yapabilirler mi aynısını” sözlerini sıklıkla duyarız, hatta belki cümleleri kuranızdır. Fakat toplum vicdanını tamamen rahatlatan bir uygulama mıdır bu? Farklı tiplerdeki idam cezaları hala birçok hukuk sisteminde tüm dünyada tartışılan bir uygulama. Savunanı da çok karşı çıkanı da… Şahsen kendi fikrim, insan hayatına son vermenin bir nedeni olamayacağı. Suç, yüzde yüz ispatlanabilir mi? Kanuna ve devletlere böyle bir güç vermenin sonuçları ne olur? Teoride adil görünen uygulamada da adaleti sağlar mı daima? Bunların sorgulanması gerektiğini düşünüyorum kitapta. Gelelim kitap okuma grubumdan gelen yaş uyarısı konusuna. Ben şahsen kitabın +16 yaş grubunca tüketilebileceğini düşünüyorum. Eminim ki evlerinde seyrettikleri realite programlarında daha fazla travma edici hikayeyle karşılaşıyordur. Bence böyle çıplak gerçeklik içeren eserler, hayatın başında olan gençler için ders çıkarıcı ve bakış açısı kazandıran, kazanım katkısının faydası bakımından değerlendirildiğinde, duygusal etkisinden üstün gelecek eserler. Elbette kişisel deneyimleri kitapta geçen olaylarla paralellik gösteren kişilerin travmatize olmaması açısından uzak durması daha mantıklı özellikle istismar mağdurlarının tetikleyici unsur bulabileceği bir kitap. Ama travmatize olacak kişinin yaşı ne olursa olsun etkilenebileceğini düşünüyorum dolayısıyla yaş kriteri fark yaratmıyor burada. Hassas. Özellikle de hukuk okumayı düşünen bunun için hazırlananların perspektif kazanımı yönüyle tüketebileceğini düşünüyorum. Yazarın tercihlerinde fazla dramatik bulduğum kararlarının kitaba gölge düşürdüğünü düşünsem de kitabı beğendim. Tavsiye ediyorum efendim. Ek Not: Ek Tavsiye: Suçlunun toplumdan uzaklaştırılıp işlediği suçun cezasını çekmesini, toplum gözünde adaletin yerini bulmasını, aynı zamanda caydırıcı bir ceza yöntemini konu alan bir Black Mirror bölümü geldi aklıma bu incelemeyi yazarken. 2. sezonun 2. bölümü olan “beyaz ayı” beni çok derinden etkilemişti. Adalet ve suç üzerine kurulmuş harika bir bölümdü. İzlerken insan doğasının ne denli acımasız olduğunu kavrayacak ve adaleti sorgulayacaksınız. Müthiş bir bölümdü.
Surname
SurnameAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 2017916 okunma
··
424 görüntüleme
Ayuzawa Kaichou okurunun profil resmi
Kitabı konuşmak,inceleme yazmak kesmiyor, dediğin gibi o kadar çok sorgulatma yaşatıyorki; ne doğru, ne yanlış? Black mirror bölümü de cuk oturmuş gerçekten suçluya ters psikolojik baskıyla yaşattığını hissettirilebilir mi? Ellerine düşüncene sağlık 🌸
Özgür Uçurtma okurunun profil resmi
Gerçekten günlerce hayatı sorgulatan bir bölüm değil miydi? İzlemeyen çok şey kaybeder: incelememin yarısını silip paylaştım. Kesmezdi haklısın. Teşekkür ediyorum okuduğunuz için efendim. 🫶🏻
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.