Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Enver Paşa, Birinci Dünya Harbinin genel yenilgiden bir hafta önce bile, kazanılacağından ümitlidir. Mustafa Kemal ise, daha bu harbin başında, onun kaybedileceğini sezebilmişti. Sadrazam Talât Paşaya gelince, o hazin bir şaşkınlık içinde idi. Son Berlin seyahati dönüşü ve Makedonya'da Bulgar cephesinin fiilen çöktüğü gündü. Ama Talât Paşa, Bulgaristan'ın düşmanlarımızla mütareke imzalamasından bir gün önce bile Istanbul gazetecilerine, Türkistan'a subaylar gönderip, orada tümenler, kolordular teşkil ederek, Avrupa cephesinde Alman müttefiklerimizin imdadına koşmaktan, müttefiklerimizi kurtarmaktan bahsediyordu! Yani maskelenen veya birtakım zekâ oyunları ve unvanlar, rütbelerle arka plana itilen cehalet ve kofluk, artık kendi dilini konuşuyordu! Halbuki Talât Paşa bunları söylerken, örneğin, Suriye'de eriyen birliklerden III. Kolordu, ana vatan sınırlarına ancak birkaç yüz kişi ile gelebilmişti. Dördüncü Ordu fiilen erimişti. Adına Yıldırım Ordular Grubu denilen ve vaktiyle üç ordudan kurulan kuvvetlerin bütün mevcudu birkaç bin silahtan ibaret kalmıştı. Ama Türk kuvvetlerini, güya "Mısır fatihi olacağım" diye Süveyş'te, Sina çölünde eriten, Hicaz'da Yemen'de, Asir'de israf eden Cemal Paşa, kabinede mütareke konuşulurken bile hâlâ sonuna kadar harpten bahsediyordu! Halbuki işin sonu çoktan görünmüştü ve perde kapanıyordu.
Sayfa 295 - Remzi KitabeviKitabı okudu
·
128 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.