Gönderi

“Sonunda bir hiç olmak için herkes olmayı istemiştim.” 1936 yılı Fransa’sındayız. George Perec dünyaya gözlerini açıyor. 3 yaşına geldiğinde babasını, 6 yaşına geldiğinde ise annesini II.Dünya savaşında kaybediyor. Annesinin ölümü Auschwitz toplama kampında oluyor. Auschwitz toplama kampı. Hani şu nazilerin kurduğu ve o zamana kadar yapılmış olan en büyük katliam ve imha kampı. Perec akrabaları tarafından evlat ediniliyor. İlk kitabını 1965 yılında yazıyor ve sonrasında da bir çok edebiyat ödülü alıyor. Fakat asıl önemli olan kitabı 1969 yılında yayınlanan La Disparation yani Kayboluş kitabı. Romanda, Anton Voyl adlı kahramanın kayboluşu polisiye bir kurguyla anlatılıyor. İlginç olan şu ki; Anton’la birlikte, dünyadan ‘e’ harfi de kayboluyor. Yazar 300 küsur sayfa boyunca hiçbir yerde ‘e’ harfini kullanmıyor. Fransızca dilinin en çok kullanılan ünlüsü, ‘e’ harfini sınır dışı ediyor Perec. Ve kitabın çevrildiği dillerde de ‘e’ harfi kullanılmamaya özen gösteriliyor. Türkçe çevirisinde de kitapta bu harfe yer verilmiyor. Perec’in kaybolmasına göz yumduğu ‘e’ harfinin, Fransız işbirlikçiler tarafından Nazilere teslim edilen ve toplama kampında ölen annesini simgelediği söyleniyor. Romanda “e” harfinin kullanılmadığı açıklanana dek hiçbir eleştirmen de durumun farkına varamıyor. Perec’in bir bakıma bu romanında 2. Dünya savaşı’nda tüm yahudi ırkının ortadan kaldırılmaya çalışılmasını protesto etmek için böyle bir metafora ihtiyaç duyduğu düşünülüyor. Perec içinde bulunduğu ruh durumunu şöyle anlatıyor; “Bir şeyler kırılıyordu, bir şeyler kırıldı. Kendini nasıl demeli? dayanıklı hissetmiyorsun artık: Sana bugüne kadar güç veren öyle sanıyordun, öyle sanıyorsun, yüreğini ısıtan şey, varoluş duygun, neredeyse önemli olduğun duygusu, dünyaya bağlanma, dünyada kalma duygusu eksikliğini hissettirmeye başlıyor.”
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.