Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Geriye dönüp o yaza tekrar baktığımda, "ateş"le ve "baygınlık"la yaşamak için harcadığım tüm çabalara karşın, hayatın yine de muhteşem anlar armağan etmiş olmasına hiç inanamıyorum. İtalya. Yaz. Öğleden sonra ağustosböceklerinin sesi. Odam. Onun odası. Tüm dünyayı dışarıda bırakan balkonumuz. Bahçemizdeki nefesleri merdivenlerden odama getiren yumuşak rüzgâr. Balık tutmaktan hoşlanmayı öğrendiğim yaz. Çünkü o hoşlanıyordu. Koşu yapmaktan hoşlanmayı. Çünkü o hoşlanıyordu. Ahtapottan, Herakleitos'tan, Tristan'dan hoşlanmayı... Bir kuşun öttüğünü duyduğum, bir bitkiyi kokladığım ya da sıcak, güneşli günlerde ayaklarımın altından buğu yükseldiğini hissettiğim ve tüm duygularım daima tetikte olduğundan, tüm bunların kendiliğinden ona doğru koştuğunu gördüğüm yaz. Birçok şeyi yadsıyordum; onun güneşte, kimselerde görmediğim yoğun bir ışıltıyla parlayan dizlerine ve bileklerine dokunmanın özlemini çektiğimi; haftalardır giyildiğinden teninin rengine dönüşen beyaz tenis şortlarının hep çamurla lekelenmiş gibi durmasından hoşlandığımı; her gün daha sarışınlaşan saçlarının, sabahları güneş daha tam doğmadan güneşi yakaladığını; rüzgârlı günlerde havuzun kenarındaki verandada daha da dalgalanan dalgalı mavi gömleğinde, sırf düşünmesi bile beni perişan eden bir ten ve ter kokusunun bulunacağı fikrini. Tüm bunları yadsıyordum. Ve yadsımalarıma kendim de inanıyordum.
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.