Çift süren bir kır insanı, ağır ağır ilerlemelerine adım uydurarak öküzlerini izlerken bir yandan da düşünür. Odun yarar, harman kaldırırken de düşünerek oyalanır.
Göğe, suya, karşısındakinin yüzüne bakarken, sesleri dinlerken hep sürdürür bu düşünme alışkanlığını. Bildiklerini hep bu yoldan düşüne düşüne edinir. Yalnız kaldıkça, gün boyu gördüklerini, duyduklarını hatırlar, değerlendirir. Gördüğü bulut; yağmurun yakın olduğunu haber verir.
Yağmurla ilgili işlerini düzene sokar düşüncesinde. Havanın ne göstereceğini, ne yönde değişeceğini kestirmeyi çevreye baka baka öğrenmiştir.
Konuştuğu bir insanın, sözlerinin bir yerinde yüz çizgilerinin değiştiği gelir gözünün önüne. O sözü söylemekteki gerçek amacının ne olduğunu, o çizgilerden bulup çıkarmakta yanılmaz:
Ölümü, yaşamanın anlamını, doğruyu yanlışı, iyi ile kötüyü, hep böyle yaşlılardan duyduklarıyla kendi yaşadığı olayları karşılaştırarak değerlendirir.
Yıpranmamış belleği güçlüdür. Geçmişte duyduklan gördükleri ile çok çabuk bağlantılar kurar yeni karşılaştığı olaylar arasında.
Sonuç olarak kendine özgü bir bilgi dünyası edinir, bilgeleşir.
...