Gönderi

İnsana ofis değil, nefes lazım... Bilgeliğin en yalın hali...
Çift süren bir kır insanı, ağır ağır ilerlemelerine adım uydurarak öküzlerini izlerken bir yandan da düşünür. Odun yarar, harman kaldırırken de düşünerek oyalanır. Göğe, suya, karşısında­kinin yüzüne bakarken, sesleri dinlerken hep sürdürür bu düşünme alışkanlığını. Bildiklerini hep bu yoldan düşüne düşüne edinir. Yal­nız kaldıkça, gün boyu gördüklerini, duyduklarını hatırlar, değer­lendirir. Gördüğü bulut; yağmurun yakın olduğunu haber verir. Yağmurla ilgili işlerini düzene sokar düşüncesinde. Havanın ne göstereceğini, ne yönde değişeceğini kestirmeyi çevreye baka baka öğrenmiştir. Konuştuğu bir insanın, sözlerinin bir yerinde yüz çiz­gilerinin değiştiği gelir gözünün önüne. O sözü söylemekteki ger­çek amacının ne olduğunu, o çizgilerden bulup çıkarmakta yanıl­maz: Ölümü, yaşamanın anlamını, doğruyu yanlışı, iyi ile kötüyü, hep böyle yaşlılardan duyduklarıyla kendi yaşadığı olayları karşı­laştırarak değerlendirir. Yıpranmamış belleği güçlüdür. Geçmişte duyduklan gördükleri ile çok çabuk bağlantılar kurar yeni karşı­laştığı olaylar arasında. Sonuç olarak kendine özgü bir bilgi dün­yası edinir, bilgeleşir. ...
·
227 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.