... Lindsey yirmi beş yaşındaydı. St. Joseph hastanesinin doğum bölümünde yatakta, yastıklara dayanmış oturuyordu. Hemşire ona battaniyeye sarılı küçük bir şeyi getiriyordu. Bebeğini. Oğlu James Eugene Harrison'u. Dokuz ay taşıdığı ama henüz görmediği, bütün kalbiyle sevdiği ancak hâlâ tanışamadığı çocuğunu. Hemşire gülümseyerek-bebeği Lindsey'nin kucağına bırakıyordu. Genç kadın mavi pamuklu battaniyenin saten geçirilmiş kenarını şefkatle kaldırıyordu. Ve o zaman kollarındakinin göz çukurları boş, küçücük bir iskelet olduğunu görüyordu. Kemikten parmakları bebeklerin yaptığı gibi isteğini açıklamak için bükülmüştü: Jimmy de herkes gibi içinde ölümle dünyaya gelmişti. Daha beş yıl geçmeden kansere kurban gidecekti. İskelet çocuğun küçük, kemikli ağzı uzun, ağır ve sessiz bir feryatla açılıyordu...