“Beyoğlu’nun kırk sene evvelki halini yazmaya ne diye özenmeli? O, eskiden de bizim değildi; şimdi de öyle. O, eskiden de havasını alıp suyunu içtiği bu toprağı küçümserdi, şimdi de öyle. O, eskiden de âdetleri, zevkleri, görüşleri, görünüşleri, hulâsa bir sıra hayat îcapları ile bize benzemezdi; şimdi de öyle. O, kapitülasyonlarına, bankerlerine, masonlarına, levantenlerine, çeşitli dillerine, barlarına, meyhânelerine, umumhânelerine, bir kelime ile garp taklitçiliğine yaslanarak İstanbul’a dudak bükerek tepeden bakıyordu; şimdi de öyle.”