Orta Asya'da Türkler, dinî/İslâmî hayatlarını, genel manada, itikatta Ehl-i sünnet/Mâtüridi, fıkıhta Hanefi mezhebi üzerine inşa etmişlerdir. İslami hayatın bu şekilde inşasında Yesevi ve Nakşibendi tarikat silsilesi başta olmak üzere mürşid ve şeyhlere intisabın esas alındığı tasavvufi anlayışın büyük tesiri olmuştur. Türkistan diyarından gelen Osmanlılar da atalarından aldıkları bu İslâmî mirası devam ettirmişler ve Mâtüridi/Hanefi mezhebine mensup olmanın yanında, tarikat şeyhleriyle irtibatlı olarak İslami hayatlarını sürdürmeye büyük ehemmiyet vermişlerdir.