Gönderi

Gençliğimde, iki sene Oxford'da, St. John'a College'de araştırma yaptım. Pazar akşamları kravat takar, kız arkadaşlarımızı davet eder ve akşam ayinini düzenleyen vaizi de çağırarak yemeğe çıkardık. Öğrenci salonunda yapılan tatlı sırasındaki sohbet, dönüp dolaşıp, vaize göre yeni konulara gelirdi: Tatlıların içinde genellikle muz olduğu için, muzun mitolojisi ve tarihi sık sık üzerinde konuştuğumuz konulardan olurdu. İslâm geleneğinde olduğu gibi, gerçekten de cennet meyvesi midir? Ilk nerede ve ne zaman yetiştirilmiştir? Nasıl yaygınlaşmıştır? Farklı türlerinin özellikleri nelerdir ve geçmişleri nasıldır? Konu üzerinde ne kadar çok kafa yorulabi- leceği ve araştırmanın şartları da düşünüldüğünde, bu kadar uzun zamanda bu kadar az yol kat ettiğimizi görmek tuhaftı. Yine de, o zamandan beri muz konusunda daha fazla bilgim var. Günümüzdeki muzların soyuna en yakın örneğin Güneydoğu Asya'da yetişen yabani tür olduğunu söylemek mümkün. Eski çağlardan beri Avrupa'da tanınmasına rağmen, muz güçlü egzotik çağrışımları olan bir meyvedir: Yunan ve Roma botanik bilimi izini Hindistan'a kadar sürer. Theophratus'a göre, bilgeler muz ağacı gölgesinde buluşup meyvesini yerlermiş. Her türlü tropik ve subtropik iklime uyum sağlayabilen bu meyve, Ortaçağ'da üretilmeye başlanmış, güney Çin ve Afrika'nın kıyılarında ve birçok bölgesinde yetiştirilmiştir. Her ne kadar Hıristiyan işgalciler tarafından yetiştirilmeye devam edilmemiş olsa da, muz Mağribi İspanya'da bahçe meyvesiydi.
Sayfa 208 - PdfKitabı okudu
·
334 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.