mümkünse."
"Tabii ki. Irish coffee?"
"Hayır, sade olsun. Az kremalı, Ģekersiz."
Geçmişten gelen kız kahvesini getirdi ve Jeff kararmakta olan
gökyüzünde giderek belirginleĢen, henüz geliĢimini tamamlamamış
Şehrin dağınık ışıklarına baktı. Güneş, Alabama'ya doğru uzanan
kırmızı killi tepelerin ardında yıllar sürecek kaotik bir değişime, traj
edi ve hayallere doğru kaybolup gitti
Buharı tüten kahve dudaklarını yaktı ve onları bir yudum buzlu
suyla soğuttu. Bu pencerelerin ardındaki dünya bir rüya değildi;
masum olduğu kadar somut, göz kamaş
tırıcı derecede iyimser olduğu
kadar gerçekti.
1963 baharı.
Yapılacak çok fazla seçim vardı.