Gönderi

Kürt sorununun çözümü için Kürtler, demokrasiye ve çatışma ortamının koşulsuz olarak sonlandırılmasına yanaşmalı; zor tekelini anayasal hak olarak elinde tutan devlet de bu açılıma koşulsuz karşılık vermelidir. Ne var ki daha bu aşamaya henüz varmış değiliz. Her iki taraf da diğerinin haksız olduğuna ve şiddeti ilk onun terk etmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu nedenle, Kürt sorunu bağlamında siyaseti devlet-pkk parantezinden kurtarmak ve onu sivilleştirerek barışçı bir dile kavuşturmak gerekir. Bu da sivil toplumun ve onun en örgütlü kesimi olan siyasal partilere düşen bir görevdir. Bu süreçte Kürtler, kültürel kimliklerinin tanınmasıyla başlayacak ve bitecek bir etnik siyaset anlayışına saplanıp kalmamalıdırlar. Bu tarz, onların zaten şikayet ettikleri ''Türk'' temelli resmi siyaset anlayışının kopyası olur. Kürtler, vatandaşı oldukları ülkelerin gelişimine ve küreselleşmesine katkıda bulunmalıdırlar. Sadece Türkiye'de değil, İran, Irak ve Suriye'yi demokratikleştirmek için mücadele etmeliler ve içinde yaşadıkları toplumların yaşam kalitesini; siyasal, sosyal, hukuki ve iktisadi standartlarını yükseltmede rol ve sorumluluk almalıdırlar. Tabii bu fırsat ve imkân onlara yaşadıkları ülkelerin devletlerince sağlandığı ve etnik farklılıkları, bir ayrımcılık vesilesi yapılmadığı taktirde... Ülkeler arasındaki ekonomik, hukuki ve siyasal standartlar eşitlendikten sonra bölgemizde de AB gibi tüm yurttaşların özgürce, refah içinde, onurluca yaşayabilecekleri birliklerin doğması hayal değildir. Türkiye bu perspektifle bölge ülkelerinden daha yakındır. Eğer önündeki fırsatı heba etmezse, tüm yurttaşlarının hukuki eşitliğini sağlayacak ve yaşam standartlarını yükseltecek bir proje, ulaşılabilir bir mesafede durmaktadır: Avrupa Birliği üyeliği.
Sayfa 247 - Akademi Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Mart 2008, İstanbulKitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.