Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Veysel çok uğraştı zamanında, bir paradoksu olsun; sivilceleri, çıbanı, benleri olduğu gibi... Çöp koleksiyonu bile oldu. Paradoksu her seferinde yarım kaldı. Yine de vazgeçmedi sevmekten; Selma'yı görmek, ona dokunmak, sevgisine karşılık görmek arzusundan vazgeçti. Sevmekten değil ancak Selma'dan geçti. O olma dan, onu görmeden onu sevmeyi öğrendi Veysel. Sevmek zaten böyle bir şey değil mi? Veysel demek, görmeden sevebilen demek değil mi? Veysel sevgisini çocuklara, annesine, insanlara yöneltmeyi seçti. Selma'nın saçları yerine kedinin başıydı okşadığı, kuşun tüyünü öptü. Sevmek için Selma'ya gerek olmadığını anladı sonunda. Selma yanında olsa, Selma'da kaybolurdu. Onun yokluğunda kendini buldu Veysel. Yine de duygusunu, acısını unutamadı. Artık yük değil bu. Bu sayede daha çok sevebiliyor, daha iyi anlıyor; gülebiliyordu. Aşıktı ancak aşkının nesnesi yoktu. Putu bırakmıştı. Putu olmayanın paradoksu da yoktur. Ateşi sönmüş ocakta yemeğini unutmuş, arzusunun külü çoktan soğumuş... O güler yüzlü çocuk geri mi geldi? Ölebilirdi de... Hazırdı. Açık çek verdi meleğe: Ne zaman istersen, o zaman al.
Sayfa 188
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.