Gönderi

167 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
ankara, ankara, canım ankara!
bu inceleme bir iç dökümünden ibarettir, Suna’nın ilk kısımda yaptığından çok da farksız bir şey değil. hatırlamak istediğim zaman açıp okumak amacıyla ekliyorum. o Ankara sokaklarında nasıl var olma telaşında olmuşsa Suna, troleybüs hızında da olsa çocukluğuna sahip çıkmışsa ben de bu kitapta kendimi var etmeye, eğip bükmeye çalıştım. ruhumda olan bitene bir anlam vermeye çalıştım, merak ettiğim yetişkin cümleleri oldu benim de, anneme sordum. bir şeyleri bilmiyormuş gibi yaptım, aslında en iyi ben bilirdim. ankara’da, annemle sinemaya gidip sonrasında bohem havası olan bir kafede salep içmek isterdim ben de, tıpkı Suna gibi. mesela Hayat izleyebilirdik, içimize sıkıntılar dolardı, hayattan vazgeçmek makul gelirdi. sonra annem ümitvâr konuşurdu, yaşamak devam ederdi. yaşamak ve ölmek zihnin dolaylarında dolaştığı vakitler ikisinin de varlığını pekiştirecek bir şey dank diye hayatın orta yerine yerleşir ya, aşk deriz buna hani, sevmek deriz. yaşam da ölüm de daha önce görülmemiş bir şekilde anlam kazanır. artık yaşanılacak deriz, artık ölmek yok. ve bu aşk hep kavuşamayınca gerçek olur ya, anılarla yetinilir sonra da. saklanır mesela, içte yaşanır. bir gün kalp taşıyamayacak haldeyken o sevgiyi anlatırsın artık birine; ayak ayak üstüne atarkenki hareketini anlatırsın, sonra en çok giydiği elbisenin rengini, gözlerindeki kaz ayaklarını. ona dair her şeyi anlatınca senin kalbindeki aşkı da özlemi de anlayacak sanırsın. en son biraz ağlarsın dizinde, hiçbir şeyin tekrarının olamayacağının bilincine varırsın, hayat buymuş dersin. bir ömür buna harcanıyormuş demek ki dersin. olsun, olsun. buna değer. değer. değer. uzun zamandır bana böyle güzel, samimi hissettiren, sonunda da ağlatan bir kitap okumamıştım. salt söz konusu Ankara olduğu için mi bilmiyorum ama (muhtemelen değil) aklıma
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
geldi. sadece ismine bakıp okuduğum bir kitap oldu. Ulus’u, Kızılay’ı, Gençlik Parkı’nı, Zafer Çarşısı’nı, Alemdar Sineması’nı, Zümrüt Pastanesi’ni, Akman Apartmanı’nı hiç görmedim. birkaç yıldır içimde yükselen bir Ankara sevgisi var sadece, kesin sebebinin ne olduğunu da bilmiyorum ama ben de içimden gelerek “Ankara, Mon Amour!” diyebiliyorum :) Şükran Yiğit ile tanıştığıma çok memnunum, görüşmek üzere
Ankara, Mon Amour!
Ankara, Mon Amour! · İletişim Yayınları · 20221,138 okunma
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.