Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Küçük bir çocuk hayata karşı olabildiğince savunmasız ve bakım verenlerine karşı nihayetsiz derecede muhtaç olarak dünyaya gelir. Yemek, uyumak, boşaltım yapabilmek, temiz kalabilmek, güvende olmak, sevilmek gibi hayati tüm fonksiyonlarımız uzunca bir süre bir yetişkinin yardımıyla işlev görür. Bu denli muhtaç olduğumuz ebeveynlerimizin ihtiyaçlarımızı görmesine, anlamasına, koşulsuz bir kabulle ihtiyaçlarımızı gidermesine muhtacızdır. Bu öyle bir muhtaçlıktır ki, sadece bakım görmemiz yeterli değildir, aldığımız bakımı sevgi dolu bakış ve dokunuşlarla almamız şarttır. Altı değiştirilirken çıkan kokudan rahatsız olmuş gibi davranılan, yemek saatinde "Bir yese de başka işime baksam" enerjisiyle hızlı hızlı beslenen, emzirilirken varlığı fark edilmeyip bir yandan televizyona bakılan, bize ihtiyaç duyduğu anlarda "işim var" lafını çokça duyan, uyutulurken oflanarak puflanarak yatağa yatırılan, hatta "Çabuk uyu bakayım!" diye azarlanan, evdeki varlığı bir yükmüşçesine sürekli eleştirilen, beğenilmeyen, yaptıkları konusunda aşağılanan bir çocuk, içinde yıkıcı duygular hissetmeye başlar. Değersizlik, yetersizlik, suçluluk ve utanç bu duyguların başında gelir. Bunlar öylesi yıkıcı duygulardır ki, küçük bir çocuğun onları yönetmesi mümkün değildir. İşte tam da bu noktada bir Süpermen gibi bilinçdışı devreye girer. Yıkıcı duyguları açığa çıkaran olayları birer birer bohçalar ve oymaklı sandıklara kapatıp kilitler. Sandıkların anahtarlarını ise "zamanı geldiğinde" bize geri vermek üzere kendinde muhafaza eder.
Sayfa 38
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.