Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir ağaç dalından yediği darbeyle başlayan çevre korkusu, insan varlığının omurgasını oluşturdu. Eğer o primat yaşamını diğer hayvanlar gibi dört ayağının üzerinde sürdürebilseydi tabii ki her şey farklı olacaktı. Ancak bir noktadan diğerine, sürekli dört ayak üzerinde ilerlemek de, yolda tecavüze uğrama ihtimalini artırdığından, doğrulmaya mecburdu. Yine de bunu yapmadan önce yukarı baksa iyi olurdu. Neyse, sonuçta hepimiz o atamız yüzünden geri zekâlı ve korkak doğuyorduk. Dolayısıyla hiçbir şey bizim suçumuz değildi. Hatta bir bakıma, hayli ilerleme kaydetmiş bile sayılabilirdik. Ne de olsa, kimliğimizin vazgeçilmez bir parçası olan o ortak korkumuzu sonunda tanımlayabilmiştik. Aslında bu korku, deneyimlerimizden yola çıkarak yazdığımız bir felaket senaryosundan başka bir şey değildi. Bir ada ihtiyacı vardı ve inanılabilirliği açısından Latince olması şarttı: Bellum omnium contra omnes. Herkesin herkesle savaş hali! Bu bir olasılıktı ve olabileceklerin en kötüsüydü! Dolayısıyla gerçek korku kaynağımız buydu! Öyle ki, canımızı silahlarla, ırzımızı kumaşlarla ve malımızı duvarlarla korumanın yollarını arıyorduk… Hatta mümkünse kimseye görünüp yakalanmadan doğup, yaşayıp ölmek istiyorduk. Çünkü herkesin herkesle savaş halinde olması, kimsenin güvende kalamayacağı bir kıyametti ve bunu biliyorduk.
Sayfa 338Kitabı okudu
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.