Gönderi

Tanrı avuçlarıma bir sır bıraktı bigün.. ; “sende kalsın almayacağım, yükünü bilmem , taşıyabilirsen ne ala”... bir duamın, yüz yerinden budanmış koca meşesine konan, boyalı bir kuştum ben.. kıştı o vakit mevsim. Bileklerimle bir alıp veremediğim vardı. adına insan denen taş yürekli dağ kalabalığı meskenlerden bir türlü çekip gidemediğim. Palmiyeler üzgündü, hepsinin boynu hep bükük, kendilerini ne yana savursalar mutsuz iklimlere bulaşıyordu kökleri.. konuşamayan herşey mutsuzdur zaten bu gezegende; köpekler açtır, kediler savunmasız, ağaçlar savruk, ve bazı, sadece bazı insanlar aidiyetsiz. Kendilerini öylesine sürüp giden bir düzenin kaderine bağışlarlar. Sonra yağmur biter, mevsim döner, bi süre karanlıkta oturur herkes. İşi gücü bırakıp utanmadan birbirilerinin yüzüne bakarlar. Kimse görmez bir diğerinin sancısını, çığlığını, fırtınadan sonraki o yorgun bakışlara kimse tenezzül etmez. Sonra yağmur biter, boran diner, bir süre bi yangına düşer herkes. Saka kesilen alır selini koşar aleve. Kimsenin söndürmeye cüreti yoktur da , vicdanlarına düzerler tüm methiyeleri. Sonra.. sonra insan biter, dertler diner, yangın söner, toprak kederli.. bi süre susar herşey.. Öz, burda başlar.. önce toprak olur insan, sonra kök, sonra filiz, sonra ağaç.. ağaç olup boy veren de sensindir, kendi dalına apansız konan da.. Tanrı bana bigün, bi sır verdi.. “ sende kalsın almayacağım, yükünü bilmem; çiçek açarsan ağaçsın, toprak olursan insan.” Deniz GENLİ
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.