Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
Sanki evinde elektrik kesilmiş de yavaş adımlarla bildiğin duvarlara dokunarak seni aydınlatacak bi şey arıyorsun. O tedirginlik hissini veriyor kitap. Ensende bir ürperti, çok iyi bildiğin bi yerdesin ama tökezleyebilirsin her an. Çok iyi bildiğin bir konu ama yeni bir üslup. Yavaş yavaş okuyorsun anlamak için; nokta nerede, bu karakterler kim demeye kalmadan bitiveriyor kitap çünkü zaten 100 sayfa. İnsan doğar ve ölür. Bunu anlatıyor Sabahtan Akşama. İlk bölümde Johannes’in doğumu, ikinci bölümde ise ölümü. Ama hiç bildiğiniz gibi değil sanki bir rüya gibi, sanki birilerinin kafasının içindeymişiz gibi. Usul usul, çıt çıkmadan izliyoruz, anlamlandırmaya çalışıyoruz ve tuhaf bi şekilde çok da iyi anlıyoruz. Edebiyat bu kadar güçlü bi şey miydi? Bu incecik kitabın bu kadar ağır gelmesi edebiyatın gücünden geliyor sanırım, anlatabilmenin gücünden. Orhan Pamuk bir başkasının belleğini ağır ağır edinmeye benzetiyordu “okuma”yı. Eğer iyi bir yazara denk gelirsek sadece belleği değil düşlerini, hislerini bile edinebiliriz demek ki. Çok etkilendim, şaşkınım. Bir oturuşta bitirdim bu arada. Verdiği histen mi hayranlıktan mı bilmiyorum ağlamak istedim bittiğinde. Johannes sen kimsin tanımıyorum bile ama gidişini görmüş gibiyim??
Sabahtan Akşama
Sabahtan AkşamaJon Fosse · Monokl Yayınları · 2016614 okunma
·
221 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.