Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

517 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Tanrı'nın Çılgın Aşığı Bir Buseye Feda Eder Hayatını
Levent Cinemre
Levent Cinemre
'nin çevirisini ve kitabın sonuna eklediği notları çok beğendim. Okumadıysanız veya farklı bir yayınevinden okuduysanız İş Bankası Kültür Yayınlarından okuyun derim. Bir de
Jack London
Jack London
hakkında bilgi edinmek istiyorsanız Levent Cinemre'nin İş Kültür youtube kanalında yer alan Jack London Söyleşisine göz atabilirsiniz. Kenar mahalleli denizci Martin ile eğitimli ve asilzade Ruth'un aşkı anlatılmıyor sadece bu kitapta. Nietzsche'nin Üstinsan kavramı, bireycilik,sosyalizm,sosyal sınıflar gibi bir çok konu işleniyor. Bireyciliğe bir saldırı olduğu söylentileri de var. Jack London kitabın içerisinde birçok filozof, bilim insanı, sosyolog ve şairden bahsederek, onlardan alıntılar ekleyerek okurlara zengin bir içerik sunmuş. Bir çok yeni kavramla ve ilk defa duyduğum tarihteki önemli kişiliklerle tanışmamı sağladı. Kitap 500 küsür sayfaydı ve çok kısa bir süre içinde okuyup bitirdim. Bunun nedeni Martin Eden'in yolculuğuna eşlik etmenin verdiği keyifti. Gerçekten çok akıcıydı Martin Eden'in azmi gerçekten içime işledi. Sanki onunla birlikte yaşadım, hissettim. Martin Eden gemilerde çalışan bir işçi. Cahil, kaba, eğitimsiz, güçlü, kızlar tarafından beğenilen, iyi kalpli bir adam. Arthur isimli burjuva mensubu bir adamı sokakta yapılan bir saldırıdan kurtarmasıyla hayatı tam anlamıyla değişiyor. Her şey burada başlıyor Arthur, Martin'i ailesiyle tanıştırıyor. Orada birisini görüyor Martin. Arthur'un kız kardeşi Ruth. Vee aşık oluyor Martin, her insan gibi. Bu olaydan sonra Martin aşık olduğu kadın Ruth için bir daha eskisi gibi yaşamamaya ve ne kadar çaba harcaması gerekirse kültürel açıdan Ruth'un ailesi ile aynı seviyeye gelmeye karar veriyor. Bu kararını uygulamak için de kendisi için en uygun olan yolun yazarlık olduğunu düşünüyor. Ruth uğruna her türlü mücadeleye göğüs geriyor. Cehaletine savaş açıp ait olduğu sınıftan o dönemin en donanımlı elitlerinin de önüne geçiyor. Martin, kendini geliştirmek için sürekli kütüphaneye gidip okuyor. Uykuyu vakit kaybı olarak görüp yalnızca 5 saat uyuyor. Hırslı ve zeki bir genç olduğu için çok kısa bir sürede ilerlemeyi başarıyor fakat yazar olarak da aynı tempoyla çalıştığı halde yazılarını gönderdiği dergilerden uzun bir süre sadece red cevabı alıyor. Sürekli dergilere yazılarını gönderiyor ama bir türlü kabul almıyor o masanın altında biriken red dosyaları sanki bana aitmiş gibi üzüldüm. 36 saat aç kalıyor, takım elbisesi ve bisikletini defalarca rehineye veriyor. Parası olmadığından otobüse binmeyip ablasına bilmem kaç saatlik yolu spor yapmak için yürüdüğünü söylüyor. Açlıktan kilo kaybediyor, hastalanıyor. Tüm bu zorluklara rağmen Martin yazar olma amacından vazgeçmiyor. Ruth dahil etrafındaki kimse ona inanmıyor. Ruth, Martin'i şekillendirebileceği bir oyun hamuru sanıyor onun yazar olabileceğine asla inanmıyor ve babasının yanında memurluk yapmasını istiyor. Martin vazgeçmiyor kendini geliştirmeye devam ediyor. Felsefe üzerine okumalar yapıyor. Başta gözünde büyüttüğü burjuva sınıfının kendi fikirleri olmayan başkalarının fikirlerini direkt kendi fikriymişçesine kabul eden aslında bir aptal sürüsü olduğunu anlıyor. Ama Ruth'a olan aşkı hala sürüyor. Martin’in hakkında gazetede yayınlanan bir yalan haber üzerine Ruth onu terk ediyor. Bu kadar acı ve mücadelenin karşılığı bu mu Ruth? Martin'in bir eseri kabul ediliyor ve yüksek bir meblağ para teklif ediliyor. Bundan sonra bir sürü dergi Martin Eden'e ulaşıyor. Martin red yiyen eserlerini yeniden gönderiyor dergilere ve hepsi yüksek telif ücretleriyle yayınlanıyor. Martin bir anda şöhrete kavuşuyor. Herkes onu yemeğe davet ediyor. Hatta Ruth bile kapısına geliyor. Yazıları farklı dillere çevriliyor. Tek harf bile değişmemişken daha önce defalarca her dergiden red alan eserlerini daha sonra başyapıt olarak selamlayanlar, daha önce yanından selam vermeden, iğrenerek geçerken artık yemek davetlerinde bulunanlar da aynı insanlar. Martin ve eserleri değişmemişti. O esnada Martin'in kafasında dönen "O kitaplar yazılmıştı." cümlesi adeta Martin'in değişmediğinin bir haykırışıydı.O cümle beni o kadar etkiledi ki anlatamıyorum. Martin Eden'i en çok üzen de bu olaydır belki yoksulluk içinde aç kalarak yazdığı yazılardı kimse inanmamıştı kimse karnını doyurmamıştı. Şimdi şöhreti ve parası için yanında olmak istiyordu herkes. Martin Eden'im insanlığın bu kötülüğünü kabullenemedi belki de. Martin'in Zenginliğe kavuştuktan sonra yaptıkları da takdir edilesiydi. Ablasına bir hizmetçi tutturdu. İki fırsatçı eniştesinin de dükkanlarını büyütmesini sağladı. Bir zamanlar birlikte çamaşırhanede çalıştığı dostu Joe'nun hayalini gerçekleştirdi. Joe karakteri de beni çok kederlendirmişti. Özellikle tifoya yakalanıp hastanede yatmasını güzellemesi beni sarsmıştı. Aynı evde kiracı kaldıkları Maria'nın hayallerini gerçekleştirmesi de beni mutlu etmişti. Aklıma sohbet ettikleri kısım geldi Martin Maria'ya hayalini soruyordu o da çocuklarının hepsine ayakkabı istiyordu. 7 çift ayakkabı. Bir de çiftlik hayali vardı ve çocuklarının okula gitmesini istiyordu. Martin bu hayalini de gerçekleştirmesine yardım etti. Ne güzel yüreğin vardı senin Martin kendinden önce sevdiklerini düşündün onların hayalini gerçekleştirdin. Martin kendini ne üst sınıfa ait hissediyordu ne de eskiden ait olduğu sınıfına. Yığınların arasındaki aitsizlik hissi. Kitaptaki "Ait olduğu yeri bulamamıştı." cümlesiyle başlayan paragraf çok güzel anlatıyor bu konuyu. #231695458 İki karakter daha var bahsetmediğim. Birisi Lizzie; Martin'e aşık bir işçi kız. Martin'e söylediğin "senin için ölürüm." cümlesiyle hatırlayacağım seni Lizzie. Diğer karakter de Briesenden; Martin ile Ruth'ların evinde tanışmıştı. Farkı derin bir karakterdi. Martin şöhret olmadan ona yardım etmiş karnını doyurmuştu. Yazılarını beğenmiş ona saygı duymuştu. Martin'e ünlü olmadan önce saygı ve nezaket gösteren tek kişi bu dostuydu belki de. Bu karakter de Martin'in şöhretini görmeden intihar etti. Martin de Lizzie ile birlikte yaşamak için uzaklara gitti demek isterdim ama mutlu sonlar masal dostlar. Martin kendisini denizin maviliklerine bıraktı. Yüzebildiği kadar derine yüzdü, nefesinin bittince yukarı doğru bir hamle yapacağını biliyordu. Bunu yapacağını bildiği için vazgeçemeyeceği noktaya kadar ilerledi... Çoktan diptedir martin, çoktan boğulmuştur... O zaman Martin Eden için neden biraz üzülmeyelim? Martin, derin mavilerde huzurla uyu..!
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,5bin okunma
·
115 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.