Odysseia metnindeki unsurlara -Joyce gibi- Yılmaz Erdoğan da -şiir kitabının kalan sayfalarında- gönderme yaparsa ve yine onlara da bilmece-bulmaca koyup hakeza kelime oyunlarına bu döngüsellikle devam ederse tam da J.Joyce mantığını model almış diyecem, inanın iki üç sayfa sonra sayfa 45’e geldiğimde
Homeros 'un ünlü eseri ‘Odysseia’daki unsurlara atıfta bulunuyor şair ve sanki düşünceme sağlam bir dayanak kazandırıyor. Nerede o, ‘Yaşayabilme İhtimali’, ‘
Anladım’, ‘Ankara’, ‘Yeni Bir Sayfada Bakmak'taki o güzelim büyülü üslup, elle dokunur gibi içe işleyen:
"belki tabiattadır çaresisenin bir çiçeğe bu kadar benzemeninve benimbilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğimanlarım bitkiden filanama anlatamamtoprağın güneşle konuşmasınısana çok benzeyen bir çiçek yoluyla"
dizelerin yerine daha çok dilbilgisi kıtlığı varmış gibi genel anlamda ‘fiil'leri iyiden iyiye devre dışı bırakıp fiilimsilerle, farklı sözcüklerle şiirleri açmazlara sürükleyen, şiirleri yoran; II.Yeniciler şairleri gibi sürrealist bir düşünceden dolayı ne geldiyse kalemlerine rastgele-çalakalem yazan bir anlayışı mı benimsemiş Yılmaz Erdoğan diyecem, ama mesela, II.Yeni şairleri ‘üvercinka, gözistan, cehennette vs.’ lügatte/sözlükte olmayan kelimeler türetirken Yılmaz Erdoğan bu kitabında lügatte olan kelimeleri kullanmış tabi ki ama rastgele-çalakalem yazdığıyla ilgili net bir şey diyemeyeceğim; ama galiba ben anladım, yukarıda paylaştığım dizelerin sahibi istese aynı tutarlı dizelerle insanın içine nakşeden, sanki kaleminden dökülenler somut ve bir o kadar gerçekçi birer varlıklarmış gibi, o kadar canlı-diri, taptaze bir beden bir ruhu andıran -ve bir de bunları sesine dökünce resmen karşında kanlı canlı bir varlık varmış gibi hissiyat kazandıran- Yılmaz Erdoğan önceki şiirlerini aratacak bir anlatıma, bir imge, bir üslup-içerik yoksunluğuna mı girdi de böylesi bir şiir dilini oluşturmuş. Ama yine de bence adamda sağlam bir sanat, tiyatro-sinema, edebiyat zenginliği var ki zaten bunlar dolayısıyla şiirinin kültürel alt yapısı sağlam; bu konuda söylenecek laf yok. İstese önceki şiir kitaplarındaki şiirlerinin benzerini yazabilir. Ama başka bir üslup, başka bir şiir dili kıyafeti, ya da bunları bir yana bırakırsak; James Joyce ‘Ulysses’ adlı başyapıtının zor okunurluğu konusunda şunları söylemişti:
"İçine o kadar çok bilmece-bulmaca ve zeka oyunu koydum ki, profesörler yüzyıllarca ne demek istediğimi tartışacaklar; insanın ölümsüzlüğü garantilemesinin tek yolu da budur.” deyip önceden eserine alt yapı olarak Homeros'un ‘Odysseia'sındaki yapıyla parellikler, benzerlikler oluşturması ya da bu mitolojik destandan ilham alıp yüzyıllarca çağlara rağmen anlaşılmamazlıkta güncelliğini koruyup kafaları altüst eden bu eserinde Joyce'un , yani kısacası J.Joyce'un romanında yaptığını acaba Yılmaz Erdoğan da şiirde mi deniyor; nedir? diye insan sormadan da edemiyor kendisine. Şiir kitabının ismi bile kozmo alemin/evrenin astronomik uzunluk biriminden (‘bir ’ışık yılı’’ yaklaşık 9,46 trilyon kilometreye karşılık gelir) esinlenerek kelime oyunuyla adlandırılır: “Bin ‘Aşık Yılı’ Uzakta”. Ha bu konuda Yılmaz Erdoğan’ın sivri zekası bu tür ilhamlara-esinlemelere açık ve hünerlidir. Bunda diyecek söz yok. İyi okumalar..
Bin Aşık Yılı UzaktaYılmaz Erdoğan · İnkılap Kitabevi Yayınları · 2020331 okunma
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.