Yaşlı nine bir insanın ruhunun, beyninin, hücrelerinin, kısacası tüm bedeninin bağlı olduğu yerin, o insanın yüreği olduğuna inanıyordu. Çünkü orada Allah vardı. Allah ne göğe, ne arşa, ne de kürsiye sığmıştı. O mümin kullarının kalbindeydi. Meryem nine için; insanların yüreğiyle inanmadan kazandığı güç, sevgi ve başarı, çok kısa bir süre sonra anlamını yitirecekti. Çünkü sadece zihin ya da kurnazlıkla kazanılan hiçbir değer, gerçeklik taşımıyordu. Meryem nine Zehra’ya gerçek başarıyı ve mutluluğu yaşayabilmesi için yüreğinden-kalbinden söz etmek istiyordu.