"Ne diyorsun Despina! Sen Yunanlı mısın? Sen Osmanlı değil misin?"
"Allah göstermesin ! Neden Osmanlı olacağım ! "
"Senin nüfus kağıdın yok mu?"
"Var ama; ona ne bakıyorsun? Benim gibi daha birçok Yunanlılarında hamidiye kağıdı var. Ondan ne çıkar. Biz kiliseye gideriz. Siz camiye gidersiniz. Bizim dilimiz Rumcadır. Sizin diliniz Türkçe'dir."
"Fakat sen burada doğdun, burada büyüdün. Anan baban da mutlaka burada büyümüşlerdir."
"Doğru doğru ama, burası neresi? Sen onu söyle bakalım? Sen istorya okumadın mı, vire? Burası eskiden bizim memleketimizdi. Siz geldiniz; onu bizim elimizden aldınız. Nasıl ki Atina'yı, Patras'ı ve bütün Yunanistan'ı almış idiniz; sonradan biz oraları geriye aldık. Şimdi de burasını alacağız. Öyle gülmesene! Bak göreceksin, nasıl alacağız. Bel kim hatta beş seneden, on seneden sonra değil; fakat mutlaka bir gün alacağız. Hem işallah sen ve ben sağ iken, bu işi göreceğiz."
"Vah, Despina, vah! Sen demek ki benim düşmanım imişsin de haberim yok."
"Neden düşmanın olacağım, vire? Korkma, ben o zaman seni korurum. Zaten iyi Türklere hiçbir şey yapmayacağız. Fakat kötüleri hep keseceğiz. O zaman Samim'in öcünü de ben alacağım. İstemez misin? Ne komitesi diyorlar ona ha, ittihatçı, ittihatçı komitesinin bütün üyelerini..."
"Yok istemem. İstemem; Despina!"