Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ah görebilseydik insanların içini
Magda Szabo’dan okuduğum 3. Kitap. Bu kitabı okurken bir roman yazmak geldi içimden.
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın Şarkısı
‘ki İza’yı,
Katalin Sokağı
Katalin Sokağı
’ndaki İreni ve
Yavru Ceylan
Yavru Ceylan
’daki Ezster’i alıp bir olay örgüsüne yerleştirmek ve adını da Karamazov Kızkardeşler koymak. Romanın Dimitrisi de Ezster olsun. Karamazov Kardeşler üzerine konuşacak en son insanım belki ama söz konusu Ezster olunca, onu tarif edecek başka bir benzetme bulamadım. Bir kaçış yeri gibi Magda Szabo’nun eserleri. Sanki hayatın yükünden yorulup bir yerde dinlenmek, işi gücü arkanda bırakıp minicik bir haftasonu tatiline çıkmak gibi. Szabo’nun eserlerinin bana sunduğu şeyi tasvir etmekte zorlanıyorum. Tek kelime ile mükemmeller. Diğer 20. Yy romanlarında olduğu gibi arka planında savaş var bu kitabın. Cephenin arkasına taşan dünya savaşının izlerini yer yer görüyoruz olay örgüsünde. Ama asıl merkezde olan roman kahramanı Ezster’in iç dünyasında olup bitenler. Bu eser
Katalin Sokağı
Katalin Sokağı
kadar vurucu değildi benim için ama geri kalır yanı da yoktu. Bu sefer bambaşka bir karakterle çıkıyor karşımıza yazar. Kıskanç, anne babasından alamadığı duygusal bakımın açığını hiç kapatamamış, bu sebeple belki içsel barışını hiç sağlayamamış, gerçekten sevildiğinde bile o sevgiyi hınçla reddeden, değersizlik duygusunun pencesinde kıvranan bir kadın, Ezster. En çok da şu sözlerinden varıyoruz bu sonuca: “Kimsenin beni sevmemesi, bana göre dünyanın en doğal olaydı, buna ne şaşırıyor ne de alınıyordum. Beni en çok şaşkınlığa düşüren şeylerden biri de bana karşı yakınlık duyulmasıydı.” Bu eser bir monolog aslında. Tiyatro sanatçısı olan Ezster bir şimdiyi bir geçmişi anlatarak bir olay örgüsü sunuyor bize, ama kesinlikle kafa karıştıran bir akışı yok. Katalin Sokağında da benzer bir anlatım vardı, ama bu kitaptaki kadar akıcı değildi. Ezster’in sevdiği adama yazdığı bir mektup gibi. Bu anlatım bana
Stefan Zweig
Stefan Zweig
’ın
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
adlı öyküsünü hatırlattı. Öte yandan Ezster’in Angela’ya duyduğu öfke, Angela’nın aslında Ezter’in hayatında adı konulamaz bir şekilde otorite figürü olması Napoli Romanlarındaki Elena’yı okuyormuşum hissi verdi. Tabi Elena’nın kırılgan duygularının temelinde daha ziyade, otorite figürü kabul ettiği, çoğu zaman öfke ile ölçüp tarttığı, kıskandığı çocukluk arkadaşı Lila’ya duyduğu derin sevgi yer alıyor. Ezster ise dümdüz nefret ediyor Angela’dan, amasız fakatsız. Angela’yı hep kendine rakip görecek, onun sevdiği her şeyi gözünü kırpmadan yok edecek, ve dahası hakim olup Angela’yı idama mahkum etme hayalinden sonsuz tatmin duyacak kadar. Ve bunu apaçık söze dökmekten çekinmiyor. Bu da bana elbette
Annie Ernaux
Annie Ernaux
’un tarzını hatırlatıyor. Kitap mükemmel psikolojik tahliller içeriyor. Bir psikoloğun kitap üzerine değerlendirmelerini okumayı çok isterdim. Olayların sıfır noktasına gittiğimizde, Ezster’in annesi ve babası ile olan sıkıntılı ilişkisini görüyoruz. Birbirlerine çok bağlı bir çift ane baba. Anne eline örgüsünü alıp derin bir sevgi ile eşine hadi yanıma otur muhabbet edelim diyor. Sanki ortamdan bir çocuk hiç yok, sanki Ezster onların kendi kanından olan bir çocuk değil ev işleri için getirilmiş bir besleme. Belki hiç fiziksel şiddet görmüyor, itilip kakılmıyor ama yok sayılıyor. Tüm kalbi ile Angela’dan nefret eden Ezster çocuklarını kendi evrenlerine alamamış bir anne babanın eseri aslında. Angela sadece bir figür, Ezster herhangi bir şeyden nefret etmek istiyor. Mükemmel bir karakter tahlili var kitapta. Ezster’de düşman kesiliyorsun, kınıyor, ayıplıyorsun ama Ezster’den o kadar çok parçan oluyor ki, bunu itiraf etmek yerine “ne ayıp” diyerek eksiklerinle yüzleşmenin verdiği utanç duygusu ile oku Ezster’e yöneltiyorsun. Evet yüzleşmek, bir aynada çırılçıplak kendine bakmak gibi bu eser. Kendi hayatının Angela’sını bulmak, daha doğrusu tespit etmek, fark etmek gibi. Kitabı bitirince şunu düşündüm; o kadar çok insan var ki etrafımda, keşke hepsi aynı bu şekilde bir roman yazsa ve ben okusam, aynalara bile gösteremedikleri yüzlerini bu şekilde görsem. Kim bilir kaç farklı yüz çıkardı ortaya. Mükemmel bir eser. Bu açıklığı seviyorum.
Yavru Ceylan
Yavru CeylanMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 2018345 okunma
·
69 görüntüleme
can tanış okurunun profil resmi
Çok güzel bir anlatim olmus. Elinize sağlık.
Ayşe Sayım okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ✨✨iyi okumalar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.