Ona göre saçlar akla ve kalbe tutulan aynalar gibiydi. Mesela kafamız karışıksa, aklımızdan geçenler yüreğimizi acıtıyorsa, o kafayı çevreleyen saçtan da hayır gelmezdi. Bir kere kederle kavruldu mu artık en mahir kuaförün elinde bile bir şeye benzemezdi. Bu durumda kesilmesi elzemdi. Aksi takdirde ne saç düzelir ne de sahibi hafiflerdi. Ama mutluysak, aklımızla yüreğimiz arasında bastıkça gıcırdamayan, sağlam köprüler kurmuşsak, o zaman saçlarımız da canlanıp ışıldardı.