Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“insan şöyle ve şöyle olmalıydı!” demenin nasıl bir saflık olduğunu düşünelim. Gerçeklik bize büyüleyici bir tip zenginliğini, geçici bir biçim oyunu ve de­ğişimi bolluğunu gösteriyor: köşesinde oturan zavallı ahlak­çının biri de diyor ki: “Hayır! insan başka türlü olma­lıydı”?.. Hatta biliyor da, nasıl olması gerektiğini, bu sefil yobaz, duvara çiziyor kendini ve “ecce homo!” diyor... Ama, ahlakçı salt bir bireye yönelse ve ona “sen şöyle ve şöyle olmalıydın!” dese bile, gülünç duruma düşmekten kurtu­lamaz. Birey bir parça yazgıdır, önden ve arkadan, gelecek ve olacak olan her şey için fazladan bir yasa, fazladan bir zo­runluluktur. Ona “kendini değiştir” demek, her şeyin değiş­mesini istemektir, geriye yönelik olarak bile... Ve gerçekten, tutarlı ahlakçılar vardı, insanın farklı, yani erdemli olmasını istediler, onun kendi suretlerine göre, yani yobaz olmasını is­tediler: bu amaçla dünyayı olumsuzladılar! Az buz bir çılgınlık değil! Haddini bilmezliğin haddini bilen bir türü değil!... Ahlak, yargıladığı sürece yaşamı düşünmek, gözetmek, hedeflemek açısından değil, kendi başına, özgül bir yanılgıdır, acımamak gerekir ona, dejenere ol­muşların alerjisidir, tarifsiz zararlar vermiştir!...
·
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.