Beyin yıkama yöntemleri müthiş etkiliydi, özellikle de genç zihinler üzerinde.
Büyük Rus baleti muhalif Rudolf Nureyev şöyle anlatır: "Stalin öldüğü gün dışarı çıktım, kırlara gittim. Olağandışı bir şeyler olmasını, doğanın bu faciaya bir tepki vermesini bekledim. Hiçbir şey olmadı. Ne yer sarsıldı ne bir işaret geldi."
Kaç kurbanın ağırlığını taşıyordu vicdanında acaba?
Bilinmiyor. Romanya' da hâlâ ölüler sayılıyor; Macaristan'da 1956'daki ölü sayısı otuz bindi.
Asıl hesaba sığmayacak bir şey varsa o da, diktatörlüğün Doğu Avrupa ülkelerinde felsefeye, sanata ve edebiyata verdiği zarardı.
Sovyetler Birliği, dayatmacı ideolojisiyle bu ülkelerin ekonomik kalkınmalarına engel olmakla kalmayıp onların ulusal kültürlerini ve kimliklerini de boğup yok etmeye çalıştı.