Gönderi

III. Selim
III. Selim kafesteki günlerini yeğeni Mahmut'la belirli bir yakınlık içinde ve ona zengin tecrübelerinden faydalı nasihatlerde bulunarak geçirmişti. Kendini savunmaya teşebbüs etmiş, başlarında Başçuhadar Abdülfettah, Kethuda Ebe Selim, Hazine Vekili Nezir Ağaların bulunduğu, daha sonra hepsinin yakalanarak idam edileceği yirmi kadar katille boğuşmak zorunda kalmıştı. Ebe Selim hayalarını sıktığında, celladın kaytanı atıp onu boğduğu nakledilmiş, ancak naaşı üzerindeki darp izleri, kanlı bereli hali, sağ şakağının derisi sakalıyla birlikte çenesine kadar sıyrılmış olduğunun tasviri (Cevdet, VIII, 308) kendisinin kanlı bir şekilde şehit edildiğine işaret etmektedir. Ertesi gün geniş bir halk kitlesinin katılımı ve esef nidaları arasında büyük bir merasimle babasının Laleli'de yaptırdığı caminin türbesine gömüldü. Hak etmediği bir muamele görmüş olarak kendisinin meziyetleri ve icraatları İstanbul kahvelerinde uzun zaman efsane gibi anlatılmaya devam etti. Alemdar'ın katillerin peşine düşmesi ve onların hepsini bir bir yakalayarak ölümle cezalandırması da alkışla karşılandı. Yenilikleri sebebiyle oluşan muhalefetin ağır sözlerle saldırdığı III. Selim'in haklılığı on beş yıl geçmeden teslim edilmeye başlandı. Özellikle 1821'den beri devam eden ve uzun yıllar süren nafile uğraşlara rağmen bir türlü bastırılamayan Rum ayaklanmasını Mora'ya sevk edilen çağdaş eğitimli Mısır kuvvetlerinin beş altı ay içerisinde sona erdirmesi, İstanbul'da Batı tarzında eğitilmiş ordunun kıymetini bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi ve halk arasında Sultan Selim'in itibarı iade edildi. II. Makmut'a, Yeniçeri Ocağına son darbeyi vurmanın zamanı geldiğini anlatan bu psikolojik hava olmuştur.
Sayfa 329Kitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.