Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

dükkânından baktığında, kaldırımdan akan insanların hiç de “öyle, öyle...” olduğunu anlayamazdın, ama “bir... bir.. -ne bileyim-” idi insanlar. bir bakıyordun, hepsi ayrı bir havada gözüken o kalabalık hep birlikte bir müzikli sigara kutusu merakına kapılıyor, derken japonya’dan gelen, küçük parmağım büyaklüğündeki dolma kalemleri kapış kapış kapışıyorlar, ertesi ay ise hepsini unutup tabanca biçimindeki çakmaklardan öyle bir almaya başlıyorlardı ki, alâaddin yetiştiremiyordu. sonra, bir plastik ağızlık modası başlıyor, bütün millet içtiği sigaranın iğrenç ziftini sapık bir bilim adamı zevkiyle seyrederek altı ay saydam ağızlık kullanıyor, derken; onu bırakıp sağcısı solcusu, dinsizi dindarı alâaddin’den boy boy, renk renk tespih alıp her yerde çekmeye başlıyor, bu fırtına dinip alâaddin elinde kalan tespihleri iade edemeden, bir rüya modası çıkıyor, herkes rüyaları yorumlayan küçük kitapçığı alabilmek için kapıda kuyruk oluyordu. bir amerikan filmi gelir, bütün gençler kara gözlük alırdı, bir gazete haberi çıkar bütün kadınlar dudak kremi, bütün erkekler imamlara yakışır takkelerden isterdi, ama çoğu zaman, istekler hiç anlaşılmayan bir şekilde bir veba gibi yayılırdı. niye binlerce, on binlerce kişi aynı anda radyolarının, kaloriferlerinin üstüne, arabalarının arka camının önüne, odalarına, iş masalarına, tezgâhlarına o tahta yelkenlileri yerleştirmeye başlamıştı? anne çocuk, kadın erkek, ihtiyar genç herkesin hep aynı resmi, gözünden kocaman bir damla yaş akan mahzun ve avrupalı suratlı çocuk resmini anlaşılmaz bir istekle alıp duvarlara, kapılara asmasını nasıl anlamak gerekiyordu? bu millet, bu insanlar bir... bir... “tuhaf” diye alâaddin’in bulamadığı kelimeyi ben yetiştirdim, “anlaşılmaz” diye, “hatta korkutucu” diye, çünkü kelimeleri bulmak alâadin’in değil benim işimdi.
Sayfa 47 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.