Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Cetlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çini, hepsi Yeşil’ de dua eder, Muradiye’de düşünür ve Yıldırım’ da harekete hazır, göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder. Dedelerimiz bu mucize ile ve onun etrafına taşırdığı imanla Bursa’nın ve İstanbul’un çehresini değiştirdiler, onları yarım asır içinde halis Türk ve Müslüman yaptılar. Bursa fethedildiğinden elli sene sonra Bursalı Türk çocukları arasında şairler yetişir ve İstanbul’u saltanatının başlangıcında olan Fatih’in nâşı bu şehre getirdiği zaman İstanbul, ananesiyle, semt adlarıyla, evliya türbeleriyle, şiir ve sanat hayatı halis Türk’ tür. Bursa’da ve İstanbul’da Türk anne babadan doğan ilk çocuk nesli büyüdükçe, kendileriyle beraber büyüyen bu geniş hamlenin etrafa dal budak saldığını gördüler. Bu ilk çağın Bursalı anneleri şüphesiz müstakbel gaza erlerinin yaşından bahsederken “Oğlum, Orhaniye veya Muradiye’ nin yapıldığı sene doğdu” derlerdi. Ve onların uzun, yorucu seferlerden sağ salim dönmeleri için yaşıtları olan camilere adaklar adarlardı.
Sayfa 110 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.