Biyografi romanlarını hep çok sevmişimdir. Türk Edebiyatında bu türde yazılanlardan okuyup da beğenmediğim hiç olmamıştır çünkü zaten anlatılan hayatlar masal gibi. Afife Jale’nin de hikâyesi öyle. Nasıl başladı nasıl bitti okurken anlamadığım bu heyecanlı ve kederli hayatı kendisi 39 sene yaşadıktan sonra bir hastanede öylece kimsesiz, sessiz, hep korktuğu gibi yük olmadan arkasında bırakmış gitmiş.
Osman Balcıgil bu kez Afife’nin Jale ismini de almadan önceki hayatına götürüp onun daha çocuk yaşta başlayan tiyatro sevdasına bizi de sürüklüyor. Sahneye çıkan ilk Müslüman kadın Afife’nin Jale olana kadar ve olduktan sonra yaşadıklarını okurken yer yer kendinizi yerine koyuyorsunuz çünkü kadın başına olmanın ne demek olduğunu aslında çok iyi biliyorsunuz.
Afife bir de korkunç bir baş ağrısı ile uğraşmış vefat edene kadar ve bu ağrılar morfinman olacak kadar dayanılmazmış ve yine bu ağrılar Afife’yi korkunç bir insan ile karşılaştırmış.
Sevmiş de Afife sevilmiş de. Mesela Bir Bahar Akşamı Rastladım Size şarkısı ki muhteşemdir Selahattin Pınar’ın Afife’ye aşk ilânı.
39 sene ve hep mücadele. Hayatının son yıllarında unutulmaktan ve vefasızlıktan kırgın Afife Jale şimdi adına ödül verildiğini, 8 Mart için reklam kahramanı olduğunu bilse ne hissederdi acaba?