Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kant'ın ve Schopenhauer'un bir Tanrı'nın var olduğunu kanıtlamanın imkansızlığına yönelik iddialarını zihnimde tekrar gözden geçiriyor, bu iddianın geçerliliğini sorguluyor ve iddiayı çürütüyordum. Sebep, diyordum kendi kendime, zaman ve uzay gibi bir düşünce kategorisi değildir. Eğer ben varsam bunun bir sebebi ve o sebebin de başka sebepleri olmak zorundadır. Her şeyin ilk sebebi ise insanların "Tanrı" dedikleri şeydir. Bu düşünce üzerinde bir süre durdum ve bütün varlığımla o sebebin varlığının ayırdına varmaya çalıştım. Beni var eden bir gücün olduğunu kabul eder etmez de yaşamaya devam edebileeeğimi hissettim. Ama kendime şunu sordum: "Bu sebep, bu güç nedir? Onu kafamda nasıl canlandırmalıyım? Benim Tanrı dediğim o şeyle ilgim nedir?" Sadece bildik yanıtlar aklıma geldi: "O yaratan ve esirgeyendir." Bu cevap beni tatmin etmedi ve içimde var oluşum için gerekli olan bir şeyleri yitiriyor olduğumu hissettim. Dehşete kapıldım ve kendisini aradığım O'na bana yardım etmesi için dua ettim. Ancak ben ne kadar dua ettiysem, O'nun beni işitmediğini ve çağrımı kimsenin muhatap almadığını o kadar iyi anladım. Ve yüreğimde Tanrı'nın olmadığına dair bir ümitsizlikle şöyle dedim: "Tanrım bana merhamet et, beni koru! Tanrım bana bilmediğimi öğret!" Ne var ki, hiç kimse bana merhamet etmedi.
·
187 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.