Herkese selam. O kadar sürükleyici bir kitapla geldim ki. İlk kez arka kapak yazısında yazan "elinizden bırakamayacaksınız" minvalindeki görüşe şiddetle katıldım diyebilirim. Ayraç koymadan okunacak kitaplardan yani. Bayram tatiline kitaplarım takılmamış olsa 6 günde değil 1 günde bitirirdim bu kitabı net. O kadar iyiydi ki aghhhh. Gizem, gerilim ve polisiye dalında
Jean-Christophe Grangé'den sonra (ki kendisi bitanecik yazarım olur) en sevdiğim ikinci yazar sıfatına
Chris Carter nail oldu. Kitap, Dedektif Hunter serisinin ikinci kitabıymış. Bilmeden
Kanlı Selfie serinin üçüncü kitabını daha önce okumuşum meğerse. :D Sondan gidiyorum yani. Beni üzen tek şey bu yazarın haklarının Pegasus'ta olması. Yazık ki Dedektif Hunter'a uzunca bir süre özlem duyacağız. Bu arada seri olması sizi tedirgin etmesin, istediğiniz sırada okuyabilirsiniz zira birbirinden bağımsız ve bir önceki kitapta neler olmuş bilmeniz gerekmiyor.(ki bu en sevdiğim şeydir) Haydi bu ilmek ilmek işlenmiş kurgunun konusuna geçelim; kitabı okurken yeme-içme gibi eylemlerinizi bir kenara koymanız gerekiyor, zira katilimiz sizde mide diye bir şey bırakmayacak. Kurbanlarını öyle bir hale getiriyor ki kurbanların tek dileği artık kendilerini öldürmeleri oluyor. Eşek arısı sokmaları, suda boğma, köpek saldırısı, yangın, şırıngalar...her biri kurbanların korktukları şeyler ve öldürülme sebepleri...Peki neden? Bu kurbanları birbirine bağlayan vahşet ipinin ucu nereye dayanmaktadır? Öyle ki katilin içindeki birikmiş bu öfkeyi durdurabilecek tek kişi Dedektif Hunter'dan başkası olmayacaktır. Daha da başka bir şey diyip kitabın büyüsünü bozamam. :) Herkese keyifli okumalar.