Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

705 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sabahın bu saatinde huzursuz eden, uykuları kaçıran, bulanıklaşıp berraklaşan şeyin Suç ve Ceza'nın kendisi olduğunu iyiden iyiye hissettiğimde geriye onu nasıl tarif edeceğime dair hararetli muammalar kalmıştı. Herhangi bir kitabın incelemesini kolaylıkla yapabilirdim, fakat bu kitap için şu andan itibaren neler yazmam gerektiği üzerinde bir karara vardığım söylenemez. Yine de günlerdir yazmak, hiç olmazsa kendime itiraf edeceğim kadar inceleme yapmaya da aynı şekilde ihtiyacım var. İncelemeleri taradım, kitapla ilgili yazılmış akademik metinlerin birkaç tanesini sabırla okudum, ilgili konuyu kendisine dert edinmiş kaynakları da aynı şekilde incelemeye koyuldum. Bilhassa yazarın şahsiyeti üzerinde bizzat kendisinin yazdığı metinleri de okudum, fakat nafile. Lise döneminde okuduğum, cılız bir idrak ile muhtevası üzerinde düşünmediğim için birkaç zaman önce yeniden didik didik edip okuduğum bu romanın neticesi hep aynı oldu: Dostoyevski, bütün yaşamını derin sara nöbetlerine, onları da döneminin toplumuna sarıp sarmalayarak Raskolnikov'un baltasının ucuna emanet ederek Suç ve Ceza'nın içerisine serpti. Okuyanın zihnine inecek en anlamlı balta darbesi şu 687 sayfalık kusursuza yakın romanın arasında beklemekte. Bilhassa Dostoyevski'nin sosyalist yazarları incelemek adına katıldığı zararsız okuma grubunun bedelini dar ağacına gönderilerek çekmek zorunda kaldığını, yetmezmiş gibi ölümüne birkaç saniye kala Çar I. Nikolay'ın "şaka" yaptı ortaya çıkınca kürek cezasına çarptırılarak Sibirya'ya gönderildiğini öğrendiğimde öfkem daha da katmerlendi. Ancak öğrendiğimde öfkemi perçinleyen bu olay, Dostoyevski'yi beklendiği gibi radikal bir anarşist yapmaktansa sadece şiddetli sara nöbetlerine mahkum etti. Kitap boyunca Dostoyevski'yi temsilen Raskolnikov, Raskolnikov'u temsilen ise okurun ta kendisinin aynı hummalı nöbetleri yaşayacağını peşinen söylemeden de geçemeyeceğim. Şu an elimde Dostoyevski'nin inançlarını döktüğü Karamazov Kardeşler'in "Büyük Engizitör" bölümü var ve evet, bu incelemeden hemen sonra Karamazov Kardeşler'i yeniden, ağır ağır okuyacağım. Mukaddimesi bu kadar uzayan -ve hâlâ içimde demediklerimin olduğu- romanın konusu, temelde bütün XIX. yüzyıl edebiyatının sancısı olan Fransız burjuva devriminin ardından oluşan yeni toplumsal yapının vaadettiği mutlakiyetçiliğin yıkılacağı yönündeki beklentilerin giderek bireyin bireye karşı savaşın ta kendisidir. Suç ve Ceza, varoluşçuluğun iliklerine kadar uzandığı bu romanında bireyci burjuva ve ahlâkın -fakat kişisel serbestisi için ahlâkın- organik bileşimini yaparken yalnız değildi. Onu, benzer çelişkiler konusunda muzdarip olan Balzac, Stendhal, Dickens, Thackeray, Flaubert gibi isimler de destekliyordu. Bunlardan farklı olarak Dostoyevski, yoksulluğun ve öteki olmanın kaçınılmaz bir yazgı olduğunu ve bu yazgının her toplumda kaçınılmaz olduğunu bağıra bağıra söylemekten geri kalmamış, bu gerçeği dinsel mitler ile kapatıp meşru göstermeye yeltenen dönemin dinsel aktörlerine de aynı şiddetle karşı çıkmıştır. Romanın kahramanı, hepimizin yüreğinde bir katilden ziyade tuhaf şekilde kahraman olan Raskolnikov, roman boyunca bizlere işlediği suçun psikolojik yönüyle onun dayanılmaz ahlâki boyutunu anlatmaya çalışır. Diğer yandan geliştirdiği düşünce sisteminin doğruluğunu kanıtlamak istercesine bütün toplumu bir deneye tabi tutar: bunca yoksul ve yoksulluk içerisinde ölümü mutlak insan içerisinde ben bir bit miyim, insan mı? Bu soru, temelde yine Raskolnikov'un geliştirdiği düşünce sistemindeki "süper insan" veya "sıradan insan" ayrımında hangi tarafa ait olduğunun muhakemesidir. Tasarladığı cinayeti işleyerek bütün topluma yalnızca süper insanların idealleri uğruna toplumsal bütün kuralları işleme yetkisi olmadığını, sıradan insanların da kuralları çiğneme ruhsatının bulunduğunu ispat edecekti. Böylece kendisinin de sıradan olmadığını, tıpkı Napolyon gibi süper insan olup gerektiğinde kuraları çiğneme yoluyla toplumu değştirebildiğini kanıtlamaya çalışmıştır. Tam bu noktada romanın kıvrak zekası bizlere Freud'un id, ego ve süper ego kavramlarını da aynı kıvrak üslupla sunar: Roskolnikov’ un idi, ona tefeci kadını öldürmesini ve parasını çalmasını emreder. Bu eylemin muhakemesi ego sürecinde olur ve süper egosu Roskolnikov’u suçluluk duyguları içerisinde kıvrandırır. İlginçtir, kusursuzdur ve kıymetlidir ki Dostoyevski'nin Raskolnikov'u bunca zeki tasarının sonucunda süper insanların diledikleri zaman kuralları çiğneyenler değil, tıpkı romanın geçtiği Petersburg'un olabildiğince yoksul fakat bütün yoksunluklarına rağmen ahlâki zarureti sımsıkı kavrayıp yaşamayı becermenin yanında zulmün türlüsüne karşı şedit nefreti taşıyan insanlar olduklarını ilan eder. Bu kabul, romanda Raskolnikov'un bütün roman boyunca uğruna savaş verdiği Sonya ile resmedilir. Aynı şekilde bütün yoksul fakat ahlâklılara karşı diğer varsıl fakat ahlâk yoksunu güruhu bir araya getiren de Dostoyevski'nin ısrarla vurguladığı dönemin sınıfsal farklılıklarıdır. Kendisini halksal öze o kadar ait hissetmiştir ki, Dostoyevski'nin şahsiyetini temsil eden Raskolnikov, gerçek yaşamda da Dostoyevski'nin oturduğu evin yalnızca birkaç ev ötesinde resmedilip sunulmuştur. Romanın yoksulluğu da, semtin kiri, sarhoşları, hayat kadınları ve sömüren tayfası da bizzat Dostoyevski'nin çıplak gözle izlediği ve yaşadığı hayatın ta kendisidir ve bu hayat, olağanca kuralsızlık içerisinde kendisini ahlâki yükseliş sayar. Haksız da değildir, zira Raskolnikov'un tasarladığı düşünce sistemi içerisindeki totaliter kahraman modelleri o ana değin toplumun tamamının affettiği olağanüstülükler ile var olagelmiş fakat o andan itibaren üniversite öğrencisi kıvrak bir dehanın muhakemesi ve pratiğinden itibaren tam tersi bir forma ulaşmıştır. Tarihten bu yana zihnimizde yer edinen bütün büyük kahramanlara toplumun kendisi tarafından atfedilen "insani olmayan" vasıflar, temelde bizim totaliter yönümüzü oluştururken kahramanlara da kendilerini süper insan, dolayısıyla kurallar ve yaşamlar üzerinde diledikleri hamleleri yapabilme ruhsatı vermiştir. Bu tarz bir yaklaşım, onların yemeyen, içmeyen, uyuklamayan, sarhoş olmayıp yalnızca ama yalnızca olağanın üzerinde durumlar gösterdiğine olan inancı oluşturur. Bu inanç, "oluşturulan" yeni kahraman modelinin horlamasını, ailesiyle atışmalarını, nefesinin kokmasını vs gibi unsurların hemen hiç yokmuş gibi ve eskaza olması durumunda bir çeşit "skandal" sayılmasına cevaz veren çarpık savunmayı getirir. Raskolnikov, Napolyon'u ve diğer tarihsel kahramanları ele alırken hem döneminin hem de çağların toplumlarına karşı da aynı deneysel cinayeti delil göstermeye çalışır. Hâlâ elimde Suç ve Ceza romanını evirip çevirip neler söylemem gerektiğini, yazmadıklarımın -henüz hiçbir şey yazamadığım gerçeği ortadayken- yazdıklarımın ne kadar tesirli olacağını kestirmeye çalışıyorum. Ve bu incelemeye başladığım andan itibaren roman, bambaşka bir eşya mahiyetine büründü. Sıradan bir roman değil, sıradan bir yazarın romanı hiç değil. Raskolnikov'un cinayetle başlayıp kahraman olarak, fakat bütün dürüstlüğüyle suçunu itiraf edip vicdanen verdiği savaşın kahramanı olarak çıktığı romanın sonunda Dostoyevski bizlere iki önemli gerçeği daha teslim edip hayal ettiği fakat kavuşamadığı dünyayı romanın sonunda oturup izlediği manzarayla anlatırken son hummalı sara nöbetlerine de geçirip buralardan göçmüştür, kim bilir? İlki, Dostoyevski bizim hem iyi hem kötü olduğumuzu çırılçıplak bir biçimde gösterdi. İkincisi ise, biz neysek oyuz diyebiliriz, fakat kahramanlar biz neysek o değiller.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159bin okunma
··3 alıntı·
2.037 görüntüleme
Ebubekir okurunun profil resmi
İncelemeyi gördüğüm anda (Suç ve Ceza'yı direkt takip ediyorum. Gelen her incelemeyi neredeyse eksiksiz okurum.) Uzunluğundan dolayı dikkatimi daha bi çok çekti. Suç ve Ceza kitabına gerçek manada aşık olmamdan mütevellit Suç ve Ceza'ya dair bir şeyler okumak bile beni heycanlandırıyor. Yazınız gayet güzel, kendinize has bir üslubunuz olduğu çok belli. Ve okurken hissettiğime bakılırsa anlattığınız kat kat fazlasını anlatmak için yanıp tutuşmuşsunuz adeta. Değindiğiniz konular tabii ki çok güzel noktalar ama biraz daha yazsaymışsınız ucunu alamazmışsınız bence adeta. Yazdıkça yazar, Suç ve Ceza'nın içinden 5-10 tane daha Suç ve Ceza çıkarırmışsınız gibi hissettim. Hislerime bir nebze ortak olup bunu çok güzel bir dil ile anlattığınız için teşekkür ediyorum. Elinize sağlık.
Hüseyin HAKAN okurunun profil resmi
Evvela hoş iltifatlar için teşekkür ediyorum. Besbelli ki siz de kitabı çokça sevip onunla ilgili her ayrıntıyı önemseyen okurdansınız. Aranızdaki ünsiyet pek de belli. Eksilmesin hiç. İncelemeyi yazarken bir türlü bitirmek istemediğim, hâlâ yazmadığım fakat sırf birkaç kişi de olsa okumaya zahmet edeceği için kısa kesmek zorunda kaldığım doğrudur. Yine de hatırı sayılır noktalara değinmeye gayret ettim, artık ne kadar başardıysak :). Güzel eleştiri için dimağınıza sağlık.
. okurunun profil resmi
Rica ederim incelemenin biraz da var oluş sebebi bu olsa gerek.. aaa bende bu kitabı okudum acaba benim hissetiklerimi Baskasi da hissetmiş mi diyorum.. okumadığım kitabın incelemesini ayrıca okuyorum ki bu incelemeler sayesinde okumam gereken nice kitapların varlığını gördüm:-)
. okurunun profil resmi
İncelemede olması gereken en önemli yerlere dokunuşlari yapmışsınız hocam.. ellerinize sağlık.. bende lise döneminde okumuştum ve baya etkisinde kalmıştım.. aradan yıllar gecmesine rağmen suç ve ceza dendi mi katilden öte o müthiş vicdan azabi duygusu beni bu yıllara kadar getirdi.. vicdanın şekillenmesinde ruhta yer edinmesine büyük katkısı olabilecek bi eser.. gerçekten güzel olmuş.. Tebrikler
Hüseyin HAKAN okurunun profil resmi
İncelemeye geri dönüş olunca huzur, bu tarz geri dönüşler olunca hem huzur hem de gurur duyuyorum haliyle. Yüreğinize, yorumunuza sağlık. Ayrıca teşekkür ederim.
Senem Rüzgar okurunun profil resmi
Çok ii bir inceleme olmuș emeginize sağlık
Hüseyin HAKAN okurunun profil resmi
Teşekkürler Senem Hanım.
GizemBY okurunun profil resmi
İyi bir yazı!
Sevgi Bozkurt okurunun profil resmi
Çok sevdiğim bir kitap ....
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.