Kendime seçtiğim yola adım attığım sırada son gördüğüm yüz yanımdaki yola giren Uraz'ın yüzüydü. Burası o kadar sessiz, O kadar hareketsizdi ki hayatın durduğu bir noktadaydım sanki. Sadece yürüyordum ve etrafımdaki ağaçlara bakınıyordum. Yerde duran büyük taşların birinin üzerinde ileriyi gösteren bir ok işareti vardı. Gözlerim etrafı olabildiğince incelemeye çalışıyordu, durup her yeri ayrıntılı olarak inceleseydim on beş kilometre boyunca yürüyemezdim. Sessizliğin sesiyle, hiçliğin gürültüsüyle
birlikte yürüdüğüm yarım saatim sonunda telsizimden bir ses geldi.