Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zaten Oblomov yaşlandıkça, kendisine bir çocuk utangaçlığı geliyordu. Dışarı ile bağlantısı azala azala kendi hayatının dışında kalan her şeyden ürküyor, çekiniyordu. Ama odasının çatısındaki çatırtılardan korkmuyordu; onlara alışmıştı. Odasındaki kapanık havanın, bütün gün dört duvar arasında oturmanın sağlığına gece rutubetinden daha az zararlı olacağını, durduğu yerde yemek üstüne yemek yemenin insanı yavaş yavaş cokertecegini düşünmüyordu; çünkü bunlara alışmıştı; alıştığı şeylerden kormuyordu. Alınamadığı şey, hareket etmek, hayata karışmak, adam görmek, öteye beriye koşmaktı. Fazla kalabalıkta boğulur gibi oluyordu; bir kayığa binse, bir daha karaya ayak başlayacağı kuruntusuna kapılıyordu; arabaya binse atlar gemi azıya alıp kacacaklar sanıyordu. Bazen delice korkulara düşüyor, çevresindeki sessizlikten ürküyor, şaşırıp kalıyor, vücudunu soğuk ürpermeler sarıyordu. Gözleri karanlık bir köşeye saplanıyor, oradan bir hayalet çıkıverecek sanıyordu.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.