Bunca yıllık meslek hayatımda ilk defa, terapi ortamında ki- şisel sorunlarını bir yana bırakıp, Gezi Parkı olgusuna öncelik ve- renler oldu. Bu, askeri darbe ve yönetimi sırasında bile olmamış bir şeydi, ama aradan geçen otuz küsur yıl içinde dünyanın daha iyiye gitmediği de açık. Üzerinde düşündüğüm zaman, bu konuş- maların, olayın politik ya da toplumsal boyutlarından çok, parkta yaratılan yaşam modelinin bir parçası olabilme arzusunu yansıt- tığını fark ettim: Yaşadığımız dünyanın yarattığı bezginlik sonu- cu ütopyaya duyulan bir özlem. Bunu kendim de böyle yaşadım, bir blog ve gazete röportajında dile de getirdim. Terapi süreleri izin verseydi, insanlar muhtemelen daha huzurlu bir dünyayı umut etme ihtiyacından da söz etmek isteyebilirlerdi