Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

O küçük tasaların, hesapların, hemen arkasında, omuz başında karanlıkta pusu kurmuş küçük düşmanlar gibi beklediklerini biliyordu. Çirkin, alaycı, zalim kalabalıkları, nefeslerini teninde duyacak kadar ona yakındı. İnsan ömrünun hikâyesi bir bakıma, Güliver Cüceler Memleketinde gibi bir şeydi; siz farkına varmadan birtakım küçük, nisbetsiz, mânasız, parmak kadar mahluklar dört tarafınızı alıyorlar, bir nevi örümcekler gibi kirli salyalarıyla etrafınızda birtakım ağlar örüyorlar, sizi sarıp sarmalıyorlar, kendi kendinizin mumyası yapıyorlardı. Bununla da kalmıyorlardı, etrafımızla aramızda her tesadüf ettikleri şeye kendi bulanık, sıkıcı rengini veren bir perde geriyorlar, bizi onun arasından güneşi görmeğe zorluyorlardı. "Faust'un ölümü..." Bu bilgi devini, bu doymaz iştihayı yere vurmak için şeytan ne çarelere başvurmamıştı. Fakat o her tecrübeden muzaffer çıkmış, her felâketin üstünde kalmıştı. Nihayet kapı aralığından giren endişe gözlerini kör eder, ondan sonra kaderin çukuruna düşer. Vâkıa bu bir ölümün hikâyesiydi; fakat hakikatte asıl hayatımızı anlatır. Hakikatte ömrümüz bu cinsten bir yığın ölümlerle dolu idi. Ölmüş saatlerimiz, günlerimiz, senelerimiz olduğunu, yıllarca farkına varmadan bir hiçin sarraflığını yaptığımızı, yaşamadan yaşadığımızı kim inkâr edebilirdi. "Hatta õyleleri var ki bir kere olsun ruhlarının gerçeğine doğmadan ölürler..."
Sayfa 308 - DergâhKitabı okudu
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.