Annen beni gerçekten sevdi, biliyorum; ama neydi bu ‘sevgi’ onun yalnızca daha önceden edinmiş olduğu bakış biçimlerine verdiği addı.
Beni, hep, ya yanlış anladı, ya da hiç anlamadı.
Beni hiçbirzaman sahiden ben olarak göremedi ki, o zaman kimdi Annen’in ‘sevdiği’?...
Bende ben olmayan birini hatta birşeyleri 'sevdi’; sonra, beklediklerini bulamadıkça, duygulan o sevgi’si nefrete dönüşmeğe başladığı zaman da, ne yazık ki, gene, ben değildim nefret ettiği kişi...
Beni tanıyarak, bilerek, görerek; sahiden ben olan benden nefret etseydi, inan, sevinirdim buna.
Öyle olmadı.