Hıristiyan dünyasında ve Hıristiyanlığın dolaylı ya da dolaysız etkilediği ekinlerde "günahkar insan"la "Tanrı"sı arasındaki çelişki çok belirgindir. Buralarda insan "Tanrı'ya benzemeye" çağrılır. "Tanrıya benzer" yaratılmışur. Ama "günahkar"dır. Peki, Tanrı'ya benzer yaratıldığına göre, günah nasıl sızabilmiştir bu dünyaya? İnsanoğlu, davranışlarında hem "Tanrı"ya benzerdir, hem de "günahkar". Başlangıçta, insanoğlu "Tanrı'ya benziyordu", günah sonradan ortaya çıktı. Tanrı ülküsüyle günahlı gerçeklik arasındaki çatşkı, kutsalı, tanrısalı şeytansıya çeviren bir yıkımın sonucudur. Bu dediğimiz hem toplumsal tarih için geçerlidir, hem de, makinacı-gizemci uygarlık insanın "tanrısal" yüklemlerini bastırmaya başlayalı beri, her çocuğun evrimi için.
İnsanoğlunun kökeni cennettedir, ve içinde hep cennet özlemi vardır.
Bir bakıma, evrende boygöstermiştir ve hep cennete dönmeyi özlemektedir. Bunlar, insanın coşkusal anlatımlarını çözmeyi bilen herkes için tartışılmaz gerçekliklerdir. İnsanoğlu özünde iyidir, ama alabildiğine kabadır da. İyilikten kötülüğe, kabalığa geçişi her çocukta gözleriz. Demek ki Tanrı insanın İÇİNDE'dir, onu daha başka yerlerde, tek başına egemenlik sürdürürken aramak boşunadır. Cennet, içimizdeki doğru yol ve iyiliktedir, yoksa insan denen memeli hayvanın yitik cennetin yerine koyduğu, melek ve iblislerle dolu o gizemli "öbür dünya"da değil.