"Dosdoğru yolda istikamet sahibi olmayı Allah'tan dilemek ve o yolda yürümek kulluğumuzun en büyük iftiharıdır. Kitapta anlatılır; Hazreti Hud (as), 'Şüphesiz ki; Rabbim Sırat-ı Müstakim üzeredir,' buyurmakta. Buradan anlıyoruz ki; Allah'tır yolumuzun sahibi. Yolun nezareti de, teftişi de O'ndadır.
Yine anlarız ki; Allah her şeye gücü yeten bir kudrete sahipken bir yol üzere Kendisini (cc) ilkelere bağlıyorsa, her zaviyeden yetersiz olan insanın bir yola bağlanmaya direnmesi; kendisini ilkelerle, kaidelerle kısıtlamaktan kaçınması hadsizliklerin en büyüğüdür."
Bu hadsizlik her devrin en büyük meselesi olduğundan mıdır, mezkûr niyaz, tüm zamanların iyilerini ve kötülerini aynı anda konu ediniyor, "Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerin yoluna değil," hassasiyetiyle nihayete eriyordu.