Gönderi

İsmail, hıfzını ikmâl ederken küçük, pille çalışan transistörlü bir radyoda Kur'ân tilaveti dinlerdi. Yayın İstanbul'dan yapılıyordu ve kârîlerin onun köyde öğrendiğinden çok farklı okuduklarını fark etti. "İstanbul'dan gelen tilavet çok daha incelikliydi. Köyde öğrendiğimle yakından uzaktan alakası yoktu. Kur'ân öğrenmek için en iyi yerin İstanbul olduğunu söylediler. Hıfzımı bitirditen sonra, on yaşındayken, daha sonra köyüme dönüp öğretmenlik yapabilmek için İstanbul'a gidip düzgün okumayı öğrenmeye karar verdim." Ağabeyleri karşı çıktı. "'Hayatta olmaz!' dedi abilerim; 'Biz bile gidip İstanbul'da yaşayamayız. Orası bambaşka bir dünya. Sen kör başına nasıl yapacaksın?' İki kez kaçmaya çalıştım ama beni yakalayıp köye geri getirdiler." İsmail bu sefer tam teşekküllü bir kaçma planı hazırladı. "Ben İstanbul yolunu yarılayana kadar gittiğimi bile fark etmeyeceklerdi."
Sayfa 113
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.