Gönderi

Sabır Taşı
Namertler silahlanmıştı, bir öfkenin gölgesinde ve kapaklanmışlardı; hiçliğin pençesinde! Doldurulmuştu içleri, öldürmek hissiyle. Ve bilenmişti gözleri, korkunç bir karartıyla. Böylesine bir gün de öylesine bir gündü! Yaşanmışlıklar aynı, duyarsızlıklar aynı. Düşen gözyaşı, düşen kan damlaları da farksız, aynı. Acı ve feryadın tezahürü, o menem ses; o da aynı! Sokaklarında şehirlerin gezinen kalpsiz haydutlar, kendi rahatı için diğerlerini harcayan, çapsızlıklarına doğudan ve batından arsız değnekçiler bulan, o katil sürü, o iş bilmez, öldürülmemizi hak görenler... işte onlar da aynı, gülümse zamana. Gelip geçse de zaman, bir olamıyoruz; akıllanmıyoruz! Şafak sökmeğe yakın Fırtınayı gözetiyorum kaptan! Biliyorum, parçalanmış bir siluet, Ansızın bırakacak ensemde, onulmaz bir iz! Ve korkudan kof ve mefluç bedenleri Arsızca titretecek! Gözetiyorum kaptan, dalgalanışını geminin; Şafak sökmeğe yakın... Titreyecek bedenim için, Titreyecek bedenin için Titreyecek bedenler için! Savrulmamalıyız yalnız, öylesine gafil, Öylesine aciz ve iş bilmez... -Yaşarken ölmeliyiz, direnmeliyiz hayatın kâbuslarına- Direniyorum kaptan! Gerçek hayat için, Sahte hayatın toz pembeliğine, şatafatına... Şafak sökmeğe yakın, Fırtınayı gözetiyorum Kaptan!..
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.