Böyle anlarda içime şimdiye kadar yabancısı olduğum bir his yayılıyordu. Uçurumun kenarında, heyecan içinde
yaşanan ve daha ne kadar süreceği sezilemeyen bir hayatın arkasından derin bir hercümercin geleceği belli olmaktaydı.
Mevsimler değişiyor, kış oluyor, sonra yine yaz geliyordu ve
insan hep harp halindeydi. İnsan yorulmuş ve harbin çehresine alışmıştı, ama tam da bu çehreden bakınca hadiseyi daha yumuşak ve değişik bir ışıkta görüyordu. Gözleri gördüklerinin şiddetiyle artık o kadar kamaşmıyordu. Yola çıkarken yanında olan mânânın tükendiğini ve artık kifayetsiz kaldığını da hissediyordu.
Harp daha derin bilmecelerini ortaya koymaktaydı.
Zaman, garip bir zamandı.