Yılan niçin tıp branşlarının sembolüdür?
Yılan deyince insanların çoğunda olumsuz çağrışımlar oluşur. Bırakın
karşılaşmayı isminin geçmesi bile insanı ürkütür. ‘Yılan gibi' deyimi sinsice
ve haince kötülük yapan, soğuk ve hainliği davranışlarına yansıyan
sevimsiz kişiler için kullanılırken yılanla ilgili deyimlerin hiçbirinde olumlu
bir yan yoktur.
Yilanlar kutup bölgesi dışında yeryüzünün hemen her yerinde, karada, ağaç
dallarında, toprak altında, suda hatta denizlerde bile yaşarlar. 2000 kadar
yılan türünden 350’si çok zehirli, 350’si az zehirli, geri kalanı da zehirsizdir.
Kuş, kurbağa, balık, kertenkele benzeri her tür canlıyı yerler, büyük avlarını
yutabilirler. Yılanların hiçbiri'bitki ile beslenmez.
İnsanların yılana kötü gözle bakmaları, tek tanrılı dinler ile başlamıştır. Bu
inanca göre yılan kılığındaki şeytan, Adem ile Havva’yı kandırmış,
Tanrının yasakladığı meyveyi yemelerine ve cennetten atılmalarına sebep
olmuştur.
İnsanlığın binlerce yıl geriye uzanan tarihine bakıldığında ise yılanlardan
hep korkulduğu ancak onların olağanüstü güçleri olduğuna inanılarak
Tanrılaştırıldıkları, yılanların koruyuculuğuna sığmıldığı görülür. Tarihi
kalıntılarda Mısır tanrılarının ve firavunlarının çoğunun başlarında onları
koruyan bir yılan figürü kabartması vardır.
İlk uygarlıkların hemen hepsinde bir ‘yaşam ağacı’ öyküsü vardır. O
zamanlarda insanlar hastalıkların çarelerini doğada arıyorlar, ilaçlarını
bitkilerden yapıyorlardı. Tabiatı, ağaçları ve bitkileri besleyen ve koruyan
topraktı. Ölümsüzlüğün simgesi olan ‘yaşam ağacı’nı yılanlar, yılanları da
toprak koruyordu.
Yaşamın ve sağlığın koruyucusu yılanların bir takım doğaüstü fiziksel ve
ruhsal güçlerinin olduğuna, evleri, şehirleri koruduklarına, hastalıkları
iyileştirdiklerine inanılıyordu. O devirlerde yılan etinin ilaç olarak
kullanılmasının, sağlık Tanrılarının sembollerinin yılan olmasının nedenleri
hep bu inanıştır.
İnsanlar ayrıca ‘yaşam ağacı’nı yetiştiren toprağın, onu koruyan iyi dostu
yılana ölümsüzlüğün sırrını öğrettiğine inanıyorlardı. Yılanların yılda birkaç kez deri değiştirmeleri yani gençleşmeleri bunun işaretiydi. Gılgamış
destanından eski Yunan, Roma ve Anadolu medeniyetlerindeki yazıtlara
kadar bu ‘yaşam ağacı’, ‘ölümsüzlük’ ve ‘yılan’ üçlüsünü görmek
mümkündür.
Bugün tıpla ilgili hekimlik, veteriner hekimlik, diş hekimliği, eczacılık gibi
dalların hepsinin sembollerinin yılan olmasının kökeninde, insanların
doğadan tam kopamadıkları, doğa Tanrılarına inandıkları zamanlardaki
inanışlar yatıyor. ‘Tıp’ sözcüğü de dilimize Arapça’dan geçmiş olup arması
yılan olan, sağlık tapınakları ile ünlü eski Mısır şehri ‘Teb’ isminden
kaynaklanmıştır.