Yabancı dil öğrenmek isteyen, ‘anlıyorum ama konuşamıyorum, yıllarca İngilizce öğreniyoruz ama konuşamıyoruz’ diyen herkese şunu söylemek istiyorum: Haklısınız tüm söylediklerinizde. Bizim millet olarak yabancı dil konuşamıyor olmamızın sebebi tamamen ‘İngiliz/Amerikan gibi konuşmaya çalışmak’tır. Ancak bu asla mümkün değildir. Çünkü aynı dil ailesinde bile değiliz. Dil-diş-gırtlak-çene yapımız da farklı. Dil konuşurken bunların hepsi göz önünde bulundurulmalıdır. Ama biz ne yapıyoruz? Aman doğru okuyalım, aman aksanımız olsun, aman r’leri yuvarlayalım g’leri yutalım derken boğulup gidiyoruz, heves meves kalmıyor konuşmaya. Her şeyden önce yabancı dil konuşma bir özgüven ve heves meselesidir. Özgüven size güç verir, heves de kendini geliştirme bilinci. Telaffuza takılmaktan, kafada şunu mu söylersem doğru olur bunu mu diye düşünmekten konuşamıyoruz. Olay bu değil. Mesela Acun Ilıcalı, çok kötü bir İngilizce telaffuza sahip. Dehşet kötü, evet. Ama bence bu hiç önemli değil. Durmadan, kem küm etmeden, adam akıcı bir şekilde cümle kuruyor, hatta paragraflarca konuşuyor. Önemli olan bu. Aynı şekilde, yabancı kökenli olup ülkemizde yaşayan hatta iş kuran binlerce insan var. Mesela ünlü şef aşçı Danilo Zanna. Adam yıllardır ülkemizde yaşıyor, Türkçesinde gram ilerleme yok. Çok kötü konuşuyor. Ama adam konuşuyor, biz gayet de ne demek istediğini anlıyoruz. Hatta bazılarımıza yabancıların Türkçe konuşması sempatik bile geliyor. Olay bu bence. Biz de rahat olmalıyız, özgüvenli olmalıyız. Hiçbir öğrencimin yanlış telaffuzunu düzeltmem. Heveslerini kırmam. Ve şu an öğrencilerim kısa bir paragraf olacak kadar konuşabiliyor İngilizceyi. Kendinize güvenin, telaffuza takılmayın, konuşun. Çünkü dil, bir yere kadar öğretilir sonrasında öğrenilir.