Gönderi

344 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
(arkakapakyazısı) “Bu hikâyenin kahramanı ben değilim, kızım. Bunu hatırlasan iyi edersin.” Bir zamanlar, on sekiz yaşında bir psikoloji bölümü öğrencisiydim. Şimdiyse, bir adamın esareti altındayım. Çalındım ve satıldım; iki yıl önce, dünyamın değiştiği o günden beri çürüklerle kaplıyım. Sessizce acı çekerek özgürlüğü arzulasam da asla kırılmadım. Kırılamazdım. Ta ki o gelene kadar. Elder Prest, bana bakan ve beni gören tek adamdı; sahibimden daha acımasız olan tek adam. Anlamadığım sebeplerden dolayı beni istiyordu. Beni bir geceliğine sahiplenmesinin ardından gitti ve bir daha dönüp arkasına bakmadı. Ta ki geri dönene dek. Ve sonrasında hayat çok daha karmaşık bir hale geldi.” Yukarıdaki arka kapak yazısı öyküyü oldukça net, ama çok ‘yumuşak’ bir şekilde anlatmış maalesef!!! Öyküyü içsesinden okuduğumuz Tasmin, annesiyle katıldığı bir partide kaçırılıp insan kaçakçılarının eline düşüyor. Ve kendisine ‘Efendi A’ dedirten bir canavara satılıyor. İnsan diyemiyorum bu şahsiyete maalesef. Aralarında daha ilk karşılaştıkları anda, yani Tasmin’i satın alırken başlayan psikolojik savaş, öykünün bundan sonraki kısmında hiç bitmiyor. Efendi A, Tasmin’i, yani yeni adıyla Pimlico’yu evine götürdüğü anda başlıyor vahşet. Abartılı sanmayın, o eve girdikleri andan sonrasının anlatıldığı her satır, Pimlico için farklı yollarla acı çekme, cinsel ve fiziksel istismara uğrama şeklinde ilerliyor maalesef. Tüm bu acının yaşandığı yer Pimlico’nun cehennemi ve o cehennemin baş şeytanı da Efendi A. Ama, kendisi çok paylaşımcı ve zaman zaman daha çok eğlenebilmek, monotonluktan kurtulmak için işkencelerine dahil ettiği arkadaşları da diğer iblisler ve yardımcı zebanileri o cehennemin. Evin her şeyi, sahibinin ruhunun koyu karanlığını kamufle etmek istercesine bembeyaz dekore edilmiş olarak anlatılıyor öyküde. İçinde yaşananları düşününce beyaz renkten soğuyor insan. Her satırı korkunç acılarla dolu bu kitabı okurken oldukça gerildim. Amaç ne diye düşündüm? Ama bir amaç yoktu bana göre tabii. Efendi A ve yardakçılarının tek amacı insan olarak kabul etmedikleri, bir çöpten daha değersiz gördükleri Pimlico’ya işkence ederek O’nun acılarından zevk alıp aşağılık komplekslerini tatmin etmekti diye düşünüyorum. Bu süreç öyle bir rutin haline gelmişti ki, kaçırılmadan önce psikoloji okuyan Pimlico, canavarlarını gözlemleyerek ne yapacaklarını önceden tahmin edip ona göre gardını alıyordu. Tabii, bu rutin bir gün elbet bozulacaktı. Ve cehennemde geçen iki yılın dolduğu gün, olayların akışı biraz değişecekti. Efendi A ile bir anlaşma imzalamak için eve gelen Elder Prest, öyküyü biraz daha tuhaflaştırdı kanımca. Çünkü, kendisini kötü adam olarak tanımlıyor, yaşadığı zulme rağmen sessizliği ile direnen Pim’in tüm düşüncelerini okuyabiliyor ve bu da Pim’i çekici bulmasına sebep oluyordu. Tabii ki Elder’ın bu ilgisi kıskanç Efendi A için Pim’e daha çok acı çektirme aracı olarak kullanılacaktı. Elder’ı bir umut olarak görmek istemeyen, umutlanmaya cesaret edemeyen kızımızın tüm endişelerini yerinde buldum ve ben de emin olamadım açıkçası. Zaten son sayfalarda yaşanan ve kitabın aksiyon dozunu arttıran olaylar da bunu doğrular nitelikteydi. “Kırk katır mı? Kırk satır mı?‘’ sorusu sorulur ya masallarımızın sonunda. İşte bu kitabın sonunda da o soru geldi aklıma nedense. Bu kadar karanlık bir atmosferi ve sert sahneleri olan bir kitap daha önce okumamıştım. Yazar, okuyucuya tam da bunu hissettirmeyi hedeflemiş ve başarılı da olmuştu bence. İşin kötüsü bu öykü dünyada bir yerlerde daha önce yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacak maalesef. Çünkü, insan denen karmaşık organizma kadar vahşisi yok sanırım doğada. Öyküde anlatılan şeyleri yaşayan pek çok insan, ruhen geri toparlanamayacak kadar parçalanırdı ki, Pim de paramparça olmak üzereydi. Kitap da öyle bir yerde bitti ki, sorularımız azalacağına çoğaldı. Velhasıl anlatımını beğenmiş, devamını merak ediyor olsam da, okuması, hazmetmesi çok zor bir kitaptı ‘Pennies’. Her okuyucunun, özellikle de 20 yaş altının kesinlikle okuması için uygun değil bence de. Türünün başarılı bir örneği olan kitabı, bu türü seven okurlar beğenecektir diye düşünüyorum. Ama keyifle okunur mu bilemedim. Kitaplarla kalın. (alıntı) “Fazla özgüven, insana hata yaptırır.” “Beyaz, sayısız yüzü olan bir renkti. Kimliği konusunda yalan söylerdi, diğer renklerin yoğunluğunu azaltırken kendi pigmentini gizlerdi. Ölümden önceki son boş düşünceydi.”
Pennies
PenniesPepper Winters · Pukka Yayınları · 2024182 okunma
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.