Gönderi

136 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Milan Kundera'nın okuduğum ilk kitabıydı. İnce bir kitap ve her bölüm birkaç sayfadan oluşuyor. Sayfalar hızlı hızlı çevriliyor, bir bakıyorsunuz küçük bir molada bile 40 50 sayfa okumuşsunuz. Kitap hızlı okunuyor evet ama okunabilirliği, anlaşılabilirliği son kısımlarda iyice azalıyor. Bir düşün, bir sisin içinde, bir kabusun çıkış kapısını ararken buluyorsunuz kendinizi. Buradan sonrasında, kitapla ilgili sürpriz kaçıracak detaylara ve kendi çıkarımlarıma yer vereceğim. Bir evlilik yapmış ve bebeğini kaybetmiş bir kadın karakterimiz var. İsmi Chantal. Boşanmış ve şimdiki sevgilisi Jean-Marc ile birlikte yaşıyor. Chantal, sevgilisinden dört yaş kadar büyük. Karakterlerin yaşları net olarak verilmemiş fakat Chantal'ın menopoz öncesi dönemde olduğunu kitabı okurken anlayabiliyoruz. Bir kadının, kendinden küçük bir erkekle ilişki içindeyken yaşadığı çatışmaları okuyoruz. Chantal, içten içe birçok erkekle duygusal olmayan fiziksel ilişkiler yaşamayı isteyen ama hayatı boyunca böyle bir yaşantısı olmayan bir kadın. İçindeki bu gizli tutkular, bir gün posta kutusuna bırakılan ve onu beğendiğini, takip ettiğini söyleyen bir mektupla gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Mektubu yırtıp atmak ya da sevgilisi Jean-Marc'a mektuptan bahsetmek yerine, mektubu sutyenlerinin arasına saklıyor. Mektuplar gelmeye ve hacim olarak uzamaya başlıyor. Chantal ona mektuplar yazan bu gizli aşığı sokakta gördüğü insanların yüzünde arıyor, yeniden beğenilmek, arzulanmak gururunu okşuyor. Kitabın ortalarında, mektupları yazanın sevgilisi Jean-Marc olduğunu öğreniyoruz. Jean-Marc, Chantal'ın mektupları başka bir adamdan geliyor sanıp saklamasına kızmıyor ya da kıskanmıyor. Aksine Chantal'a arzulanan bir kadın olduğunu hissettirdiği için memnun oluyor. Aralarındaki yüzleşmeden sonra Chantal Londra'ya gidiyor ve Jean-Marc da onu takip ediyor. Kitabın bu kısmı, ateşli bir hastalık gibi. Rüya mı gerçek mi ayırt edemiyorsunuz. Chantal'ın gizli arzularının nasıl bir kabusa, hatta karabasana dönüştüğünü okuyorsunuz. Romanın son sayfası, kitabın sonu değil, başı gibi. Gözlerimizi kırptığımız anda, o ufacık anda bir paralel evrene açılan kapıdan, olası başka bir yaşantıdan geri dönmüşüz gibi hissettiriyor. Romanın tümü, o göz kırpması kadarlık anda Chantal ya da Jean-Marc'ın zihninden geçenlerden ibaret. Hangisinin düşü ya da hangisinin kabusu, bunu bilmiyoruz. Kitabın kapağı da bu şekilde düşününce çok anlamlı ve etkileyici. Kitapta beğendiğim psikolojik tahliller ve sorgulamalar oldu. Kitap kulübünde okunup üzerinde tartışılabilecek bir kitap. Akıcı fakat alışık olmadığım türde bir yazılmıştı. Yazarın da okuduğum ilk kitabıydı. Beklentisizdim, o yüzden beni tatmin etti.
Kimlik
KimlikMilan Kundera · Can Yayınları · 20192,027 okunma
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.