Gönderi

Sonraları resmi bir söylence gibi kabul gören iddiaya göre, Kahire'deki Abbasi soyundan gelen son halife, hilafeti 1. Selim'e devretmiş; Memlük sultanlığını fetheden bu Osmanlı sultanı ile Osmanlıların meşru hilafet dönemi başlamıştır. Bu öykünün de sonradan uydurulduğuna şüphe yok. 16. yüzylın Mısırlı tarihçilerinde de, Osmanlı tarihçilerinde de bu kadar önemli bir olay hakkında tek satır yazılı bir metin bulunmayışımdan bu anlaşılıyor. Osmanlılar halife unvanını zaman zaman kullanmışlardır. Ama daha küçük Müslüman monarşiler arasında da bu unvanı kullananlar olduğunu biliyoruz. Osmanlıların halifelik unvanını kullanmasına önem ve ağırlık kazandıran, Osmanlı'nın karada ve denizlerdeki büyük askeri gücü ile, hem Hıristiyan Avrupa'ya karşı, hem de Şii İran'a karşı İslam'ın en güçlü devleti olmasıdir. Bu durum, Osmanlı'nın diğer Müslüman üilkelerce; Sünni dünyasının yöneticisi olmasa da, önderi olarak tanınıp kabul görmesini sağlamıştır. Fakat bu durum Osmanlıların niteliği tam belli olmayan bu önderlik dışında söz konusu ülkeler üzerinde dinsel bir yönetme ve hukuki üstünlük elde etme iddiasında bulunduğu anlamına gelmemektedir. Evrensel bir halifeliğin sonu gelmişti ve 18. yüzylın sonlarında Osmanlıların evrensel bir halifelik düşüncesini yeniden ihya etme iddiasına kadar, hiçbir Müslüman hükümdarın böyle bir iddiası olmayacaktı. Osmanlıların bu iddiası 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması sırasında ortaya çıkmıştır. Hatırlanacağı gibi, bu antlaşma ile Rusya, birkaç yıl sonra gerçekleşecek Kırım ilhakının ilk adımı olarak Osmanlı'yı Kırım Tatarlarının bağımsızlığını tanımaya zorluyordu. Osmanlı sultanı yenilginin sonucu olarak Rusya'nın bu isteğini kabul etmişse de onurunu bir oranda kurtarmak için, Kırım Tatarlarının en üst dinsel otoritesi olduğunun antlaşmada zikredilmesini sağlamıştı.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.